ABD merkezli danışmanlık şirketi McKinsey & Company tarafından yayımlanan “Global Energy Perspective 2025” adlı rapora göre jeopolitik istikrarsızlık, politika değişiklikleri ve artan elektrik talebi küresel enerji sistemini yeniden şekillendiriyor.
Raporda, 2100 yılına kadar küresel sıcaklık artışının 1,9 santigrat derece ile 2,7 santigrat derece arasında gerçekleşeceği tahmin edilirken, bu durum zorluğun boyutunu ve Paris İklim Anlaşması hedeflerinden giderek uzaklaşıldığını ortaya koydu.
Küresel enerji talebinin 2035’e kadar zirveye ulaşacağı tahmin ediliyor
McKinsey, enerji talebinin 2035 yılına kadar artarak 2023 yılında kaydedilen seviyelerin %10-15 üzerine çıkmasını ve ardından kademeli olarak istikrar kazanmasını beklediğini söyledi.
Enerji talebindeki artışa Hindistan ve Güneydoğu Asya öncülük ederken, Avrupa, Japonya ve Kuzey Amerika’da talep yatay seyredecek. Bununla birlikte elektrifikasyon, talebi destekleyen ana faktör olmaya devam edecek. Elektrikli araçların yaygınlaşması, endüstriyel ısıtma sistemlerinin elektrifikasyonu ve dijitalleşmeyle birlikte elektrik tüketimi 2050 yılına kadar neredeyse iki katına çıkacak.
Yenilenebilir enerji öne çıkarken, fosil yakıtların payı azalıyor
Fosil yakıtların küresel enerji tüketimindeki payı 2023 yılında kaydedilen %64’e kıyasla düşecek. Ancak temiz enerjide kaydedilen ilerlemelere rağmen 2050 yılına kadar küresel enerji tüketiminin %40-55’i fosil yakıtlardan karşılanmaya devam edecek.
Petrol talebi 2030 yılından önce zirveye ulaşıp ardından düşüşe geçerken, yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyen “esnek yedek kaynak” olarak doğal gaza olan talep sürecek. Kömür kullanımı özellikle enerji üretiminde azalacak ancak Asya önemli bir pazar olmaya devam edecek.
2050 yılına kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının, maliyetlerdeki düşüşün ve enerji depolama kapasitesindeki artışın desteğiyle başta güneş ve rüzgâr enerjileri olmak üzere küresel elektrik üretiminin %60-70'ini karşılaması bekleniyor.
Ancak McKinsey, yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaşmasını yavaşlatabilecek şebeke sıkıntıları, izin süreçlerindeki gecikmeler ve entegrasyon sorunları konusunda uyarıda bulundu.
Hidrojen ve CCUS karbonsuzlaşmayı destekleyecek
Raporda, temiz hidrojen ile karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) teknolojisinin, karbonsuzlaşmanın bir sonraki aşamasında kritik öneme sahip olduğu aktarıldı:
- Hidrojen talebi, çelik, kimya ve ağır taşımacılık sektörlerinin desteğiyle 2050 yılına kadar 200-500 milyon mt seviyesine yükselecek.
 - CCUS kapasitesi ise mevcut yıllık 50 milyon mt’dan yıllık 2 giga ton seviyesinin üzerine çıkacak.
 
Bu teknolojiler bir araya geldiğinde 1,9 santigrat derece hedefine ulaşmak için gereken toplam emisyon azaltımının yaklaşık %25’inin sağlanabileceği düşünülüyor.
Enerji yatırımı 2040 yılına kadar yıllık 3,5 trilyon $’a ulaşacak
McKinsey, 2040 yılına kadar küresel enerji sistemine yapılacak yatırımların, mevcut yıllık 1,8 trilyon $ seviyesinden yıllık 3,5 trilyon $’a çıkacağını tahmin ediyor. Toplam yatırımın yarısından fazlası yenilenebilir enerji, elektrik iletim şebekeleri, hidrojen altyapısı ve CCUS teknolojileri dahil olmak üzere düşük karbonlu sistemlere ayrılacak.
Gelişmekte olan pazarlar, yenilenebilir enerji kapasitesi ve şebeke altyapısı inşa etmek için büyük sermayeye ihtiyaç duyarken, gelişmiş ekonomiler eski varlıkların modernizasyonu ve sanayinin karbonsuzlaştırılmasına odaklanacak.
Öte yandan 2023 yılında elektrik üretimi ve sanayi, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %65’ini oluşturdu.
McKinsey’in sürdürülebilir dönüşüm senaryosuna göre küresel enerji üretiminden kaynaklı emisyonlar 2050 yılına kadar %60 azalabilir. Ancak politikaların ve teknolojilerin yaygınlaşması sürecinin yavaşlaması durumunda emisyonlar yalnızca %30-40 düşerek Paris Anlaşması’nın 1,5 santigrat derece hedefinin gerisinde kalınmasına yol açabilir.
Politikaların hızlandırılması ve inovasyon gerekiyor
Son olarak McKinsey, enerji dönüşümünün ilerlediğini ancak iklim hedefleri için yetersiz kaldığını belirtti. Hedeflere ulaşılması için yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
- Yenilenebilir enerji kapasitesi 2030 yılına kadar üç katına çıkarılmalı.
 - Ulaşım ve endüstriyel ısıtma sistemlerinde elektrifikasyon uygulanmalı.
 - Hidrojen ve CCUS yaygınlaştırılmalı.
 - Küresel karbon fiyatlandırma mekanizmaları uyumlu hale getirilmeli.
 
Şirket, koordineli yatırım, inovasyon ve politikalardaki netlik sayesinde güvenli ve sürdürülebilir bir küresel enerji geleceği sağlanabileceğini vurguladı.
