Almanya merkezli düşünce kuruluşu Agora Industry yayımladığı son raporda, yeşil demir ticaretinin Avrupa Birliği’nin (AB) Temiz Sanayi Anlaşması ve net sıfır emisyon hedeflerinde stratejik bir rol oynayabileceğini vurguladı.
Raporda ithal yeşil sıcak briketlenmiş demirin (HBI) üretime entegre edilmesiyle AB’nin, 2040 yılına kadar çelik üretim maliyetlerini %12-15 azaltabileceği, istihdamı koruyabileceği ve küresel iklim hedeflerine yönelik iş birliğini güçlendirebileceği ortaya koyuldu.
Yeşil demir ticareti neden önemli?
Yeşil demirin, üretimin en enerji yoğun aşaması olduğu ifade edildi. Avrupa’nın yeşil demir ithal ederek üretim maliyetlerini düşürebileceği ve aynı zamanda yeşil geçişi hızlandıran dayanıklı bir küresel tedarik zinciri oluşturabileceği belirtildi.
Agora Industry Direktörü Julia Metz, “Yeşil demir ticareti Avrupa’nın sanayi politikasının stratejik bir ayağı haline gelebilir. Yerel yeşil çelik piyasasını güçlendirmek ve ülke dışında ortaklıklar kurmak bu stratejinin önemli bir parçası,” dedi.
Küresel ortaklıklarla maliyet avantajı elde edilebilir
Agora’nın tekno-ekonomik modellemesi maliyet avantajları olduğunu gösterdi. Öyle ki;
- Almanya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan yeşil demir ithal ederek çelik üretim maliyetlerini yaklaşık %12 azaltabilir.
- Avustralya, Brezilya ve Güney Afrika’dan yapılan yeşil demir ithalatı maliyetlerde %15’e varan düşüş sağlayabilir.
AB’nin üç aşamalı stratejisi
Agora, yeşil demir ticaretinin potansiyelini açığa çıkarmak için üç aşamalı bir yol önerdi:
1. Aşama: Yüksek fırınların hidrojen bazlı doğrudan indirgenmiş demir (DRI) tesisleriyle değiştirilmesi ve yenilenebilir enerji ile hidrojen altyapısının genişletilmesi.
2. Aşama: Uyumlu standartlar, etiketleme ve otomotiv ile inşaat sektörlerinden gelen talep ile desteklenen, AB genelinde yeşil demir tedarik zincirleri oluşturulması.
3. Aşama: Tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi, maliyetlerin düşürülmesi ve hidrojen arzındaki risklerin azaltılması için stratejik ticaret anlaşmaları yapılması.
Almanya’nın merkezi rolü
Çelik sektörünün AB’deki emisyonların yaklaşık %5’ini oluşturduğuna dikkat çekildi. Çelik üreticilerinin, 34 milyon mt hidrojen bazlı DRI kapasitesi oluşturacaklarını açıkladıkları ve bunun 12 milyon mt’unun inşaat veya nihai yatırım kararı aşamasında olduğu dile getirildi. Planların gerçekleştmesi halinde Avrupa’nın yeşil demir talebinin yarısının karşılanabileceği vurgulandı.
AB’nin en büyük çelik üreticisi olan Almanya’nın başarısının, rekabetçi hidrojen fiyatlarına, yeni tesislere yönelik yatırım desteğine, hidrojen kapasite artışının önündeki riskleri azaltacak araçlara ve AB içinde değer zinciri geliştirilmesine ve stratejik ithalata bağlı olduğu paylaşıldı.
Küresel görünüm ve öneriler
Küresel çelik üretiminin %70’ten fazlasının halen kömür ile gerçekleştirildiği ve birçok yüksek fırının kullanım ömrünün sonuna yaklaştığı ifade edildi. Agora, 2030 yılına kadar alınacak kararların önümüzdeki nesiller boyunca sektörü şekillendireceğini savundu.
Raporda sanayi ve iklim politikaları, alım anlaşmaları, imtiyazlı finansman ve özel yatırımları harekete geçiren Temiz Ticaret ve Yatırım Ortaklıkları’nın hayati bir araç olduğunun altını çizildi. Ayrıca AB-Güney Afrika yeşil ortaklığı ve daha geniş kapsamlı Temiz Sanayi Anlaşması, atılan ilk önemli adımlar olarak gösterildi.
