EUROMETAL: Makroekonomik koşullar iyileşmedikçe 2026 ortasından önce toparlanma öngörülmüyor

Salı, 18 Kasım 2025 10:55:12 (GMT+3)   |   İstanbul

EUROMETAL Başkanı Alexander Julius ile AB çelik piyasasındaki zorlukları konuştuk.

AB çelik piyasasında başlıca sektörlerde (inşaat, otomotiv, makine vb.) mevcut çelik talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa’da çelik talebi zayıf ve sektörler arasında dengesiz bir şekilde dağılıyor. Geleneksel olarak en büyük çelik tüketicisi olan inşaat sektörü, yüksek faiz oranları, azalan kamu yatırımları ve konut ile altyapı projelerindeki yavaşlama nedeniyle zor bir dönemden geçiyor.

Pandemi sonrası kısa bir toparlanmanın ardından otomotiv sektörü yeniden zayıfladı. Bunun arkasında düşük tüketici güveni ve elektrikli araçlara geçişin getirdiği karmaşık dönüşüm süreci var.

Makine ve mekanik mühendislik sektörleri ihracat faaliyetlerinin desteğiyle nispeten dirençli kalsa da burada da yatırım isteksizliği gözleniyor.

Genel olarak Avrupa çelik talebinin 2025’te hâlâ pandemi öncesi seviyelerin altında olduğunu ve makroekonomik koşullar iyileşmedikçe 2026 ortasından önce toparlanmanın olası olmadığını tahmin ediyoruz.

Yüksek enerji fiyatları üretimi, yatırımı ve rekabet gücünü nasıl etkiliyor?

Yüksek ve dalgalı enerji maliyetleri, Avrupa çelik değer zinciri için en ciddi yapısal sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Fiyatlar 2022’deki zirve seviyelere göre düşmüş olsa da Avrupa hâlâ Asya ve ABD’ye kıyasla iki ila üç kat daha yüksek, kalıcı bir enerji maliyeti farkı ile karşı karşıya.

Bu fark, yeni yatırımların önüne geçiyor, kâr marjlarını azaltıyor ve rekabet gücüne çelik üretiminden dağıtıma kadar tüm tedarik zinciri boyunca zarar veriyor.

Birçok son kullanıcı sanayi üretimini azaltıyor ya da bazı süreçleri AB dışına taşıyor. Tutarlı bir enerji ve sanayi stratejisi geliştirilmezse bu durum uzun vadede sanayisizleşmeye ve stratejik kapasite kaybına yol açabilir.

Avrupa çelik endüstrisinde daha fazla konsolidasyon veya yeniden yapılanma bekliyor musunuz?

Evet hem çelik üreticileri arasında hem de dağıtım, servis merkezi ve işleme sektörleri genelinde daha fazla konsolidasyon ve yeniden yapılanma muhtemel.

Şirketler, ölçek optimizasyonu, sabit giderlerin azaltılması ve iş modellerini yeşil dönüşüm ile düşük marjlı ve volatil bir ortama göre uyarlamak için çalışıyor.

EUROMETAL’in Çelik Servis Merkezleri Finansal Kıyaslaması’ndan elde edilen son veriler bu trendi doğruluyor: 2024 sonuçları beklenenin oldukça altında kaldı, kâr marjları, stoklar ve işletme sermayesi üzerinde büyük baskı var. 2025’in özellikle de düşük talep, ucuz çelik türev ürünü ithalatı ve artan uyum yükleriyle (SKDM ve Dijital Ürün Pasaportu (DPP) dahil) mücadele eden bağımsız KOBİ’ler için daha da zorlu geçmesi bekleniyor.

Ancak konsolidasyon, piyasadaki çeşitliliği ve arzı bozmamalı. Avrupa çelik dağıtım sektörü büyük ölçüde, arz ve talep arasında denge kuran küçük ve orta ölçekli işletmelerden oluşuyor.

Rekabetçi, esnek ve çeşitlendirilmiş bir dağıtım ağını korumak, yenilik, müşteri hizmeti ve yeşil ile dijital dönüşümün aşırı merkezileşmeye veya tedarik zinciri esnekliğinin kaybına yol açmaması açısından kritik önem taşıyor.

Jeopolitik gelişmeler ticaret rotalarını nasıl etkiliyor?

Jeopolitik parçalanma küresel çelik ticaret rotalarını kökten değiştirdi. Ukrayna’daki savaş, bölgesel istikrarsızlık ve değişen ittifaklar belirsizliği artırdı, taşımacılık maliyetlerini yükseltti ve yerleşik tedarik zincirlerini bozdu.

Aynı zamanda ABD’nin çelik tarifeleri ve ticaret kısıtlamaları, başlangıçta ABD’ye yönlendirilen çelik ve türev ürünlerin Avrupa’ya yönelmesine neden oldu. Şu anda geleneksel ticaret savunma önlemleri dışında kalan, SKDM ve koruma önlemlerini atlatan, mamul çelik bileşenleri ve yarı mamul gibi türev ürünlerin ithalatında artış gözlemliyoruz.

Bu durum, Asya’daki kapasite fazlasının AB içi üretimi ikame ettiği, fiyatları düşürdüğü ve yerli üreticilerin hayatta kalma gücünü zayıflattığı zaten zor bir ortamı daha da kötüleştiriyor.

Ayrıca özellikle çelik türev ürünlerinde yanlış menşe beyanı, üçüncü ülkelerde yeniden haddeleme ve tarife sınıflandırması değişikliği gibi dolaylı uygulamaların arttığını görüyoruz.

Bu gelişmeler, özellikle 2026 Ocak ayında başlayacak SKDM uygulaması ve DPP ile birlikte daha güçlü gümrük denetimi, uyumlaştırılmış menşe kuralları ve güçlü izlenebilirlik sistemlerinin aciliyetini gösteriyor.

Net ve uygulanabilir kontroller olmadan Avrupa, diğer korumalı pazarlarda artık kabul edilmeyen fazla emisyonlu çelik ve türev ürünleri için bir “çöplüğe” dönüşme riskiyle karşı karşıya.

Kısa ve orta vadede çelik talebi ve fiyatları için beklentileriniz neler?

Kısa vadede çelik talebinin 2025–26 kışı boyunca zayıf seyretmesi, gelecek yıl başında ise sınırlı bir stok yenilemesi olması bekleniyor.

Fiyat seviyeleri düşük talep, yüksek stoklar ve güçlü ithalat rekabeti nedeniyle dar bir aralıkta dalgalanacak.

2026’ya bakıldığında altyapı, yenilenebilir enerji ve savunma yatırımlarından kaynaklı kademeli bir toparlanma olasılığı var ancak bu, finansmana erişim ve kamu ihale reformuna bağlı.

SKDM’nin 2026 Ocak’ta yürürlüğe girmesiyle birlikte karbon maliyetlerinin fiyatlamada daha görünür hale gelmesi bekleniyor.

AB çelik sektörünün orta vadeli rekabet gücü konusunda iyimser misiniz yoksa temkinli mi?

Temkinli bir iyimserlik içindeyiz ama bu Avrupa’nın iklim hedeflerini sanayi rekabet gücüyle uzlaştırabilmesine bağlı.

Avrupalı şirketler, küresel yeşil çelik dönüşümüne liderlik edebilecek teknolojiye, yeniliğe ve kararlılığa sahip. Ancak bunun için öngörülebilir bir düzenleme, uygun fiyatlı enerji ve adil ticaret koşulları gerekiyor.

Bu üç temel unsur bir araya gelirse Avrupa değer, kalite ve sürdürülebilirlik açısından rekabetçiliğini koruyabilir.

Aksi takdirde üretimin ve istihdamın daha zayıf standartlara sahip bölgelere kaydığı bir “yeşil paradoks” riskiyle karşı karşıya kalacağız.

AB’nin koruma politikasıyla ilgili son duyurusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Komisyonun Ekim ayı başında sunduğu öneri, ticaret savunmasının AB gündeminde üst sıralardaki yerini koruduğunu doğruluyor ancak bu yaklaşımın son kullanıcı sektörler için ek riskler yarattığına da işaret ediyor.

Koruma önlemleri piyasayı istikrara kavuşturmayı hedeflese de yeni çerçeve, hâlihazırda düşük talep ve yoğun ithalat rekabetiyle karşı karşıya olan distribütörler, servis merkezleri ve imalat KOBİ’leri üzerindeki baskıyı artırabilir.

Özellikle çelik türev ürünleri hâlâ mevcut önlemlerin kapsamı dışında kalıyor ve bu durum AB sanayisinin rekabet gücünü etkiliyor.

Montajlanmış borular ve mamul çelik bileşenleri gibi genellikle dampingli veya yüksek emisyonlu çelik içeren bazı türev ürünleri hem koruma önlemlerini hem de SKDM’yi atlatarak AB’ye gümrüksüz girmiş oluyor.

Bu boşluğun acilen kapatılması gerekiyor, aksi halde Avrupa’daki üretim üssü daha da zayıflayabilir.

Bu ticaret önlemleri adil rekabeti sağlamakta etkili mi, yoksa rekabeti bozuyor mu?

Ticaret önlemleri adil rekabetin korunması için gerekli ancak nasıl tasarlandıkları da çok önemli.

Mevcut çerçeve çoğu zaman çelik üreticilerini korurken, son kullanıcı sektörlerdeki kullanıcıları arz sıkıntısı ve fiyat dalgalanmalarına maruz bırakıyor.

Gerçek anlamda adil bir rekabet ortamı için haksız uygulamaları hedef alan ama meşru ticaret yapan sanayi kullanıcılarını cezalandırmayan dengeli bir yaklaşım gerekiyor.

EUROMETAL olarak mevcut açıkların kapatılması ve AB pazarına giren her ton çeliğin aynı çevresel ve sosyal standartları karşılamasını sağlamak için ülke bazlı kotaları ve menşe ülkede eritilip dökülmüş olma (Melt & Pour) kuralını destekliyoruz.

Ancak ithal çelik türev ürünleri, bu önlemlere aynı ölçüde dâhil edilmezse önerilen politikalar kısa vadede Avrupa’nın son kullanıcı ve üretim sektörlerine zarar verecek, sanayisizleşmeyi hızlandıracak ve çelik üreticilerini tüketicisiz bırakacaktır.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın ana zorlukları nelerdir ve ticaret akışlarına nasıl etki edeceğini öngörüyorsunuz?

SKDM’nin 2026 Ocak ayında tam olarak uygulamaya girmesi, AB’li distribütörler başta olmak üzere küresel çelik ticareti için bir dönüm noktası olacak.

Konsept olarak yerinde bir uygulama ancak nasıl işleyeceği konusu çok karmaşık. İthalatçılar, doğrulanmış emisyon verilerini toplama, çoklu raporlama sistemlerini yönetme, varsayılan değerlerin henüz açıklanmamış olması, sertifikaların geç satışı ve gümrük prosedürleriyle uyum sağlama gibi büyük zorluklarla karşı karşıya.

Söz konusu uygulamaya ilişkin elimizdeki bilgiler ve zaman çizelgesinin birbirini tutmaması, özellikle küçük ve orta ölçekli tüccarlar ve servis merkezleri için ciddi operasyonel ve finansal riskler oluşturuyor.

Aynı zamanda birçok çelik türev ürünü ve işlenmiş ürün hâlâ SKDM kapsamı dışında kalıyor, bu da emisyon yoğun üretimi, tedarik zincirinde daha aşağılara kaydırma ve dolaylı olarak vergiden kaçınma riskini doğuruyor.

SKDM’nin başarılı olabilmesi için gümrük prosedürleriyle tam entegre, kapsamlı, şeffaf ve uygulanabilir bir sisteme dönüşmesi, çelik türev ürünlerini ve çelik içeren ürünleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekiyor.

Aksi takdirde SKDM, ticaret akışlarını bozma, uyumlu aktörleri cezalandırma ve çevresel hedeflerini gerçekleştirememe riski taşıyor.

Mevcut AB finansman mekanizmaları yeşil dönüşümü desteklemeye yeterli mi?

İnovasyon fonu, ETS gelirleri ve ulusal toparlanma planları gibi mevcut finansman mekanizmaları önemli ancak erişilebilirlik açısından yetersiz ve fazla parçalı durumda.

Desteğin çoğu büyük ölçekli üreticilere gidiyor ve distribütörler, işleyiciler ve imalatçılar büyük ölçüde dışarıda kalıyor.

Sürdürülebilir bir dönüşüm, değer zincirinin her aşamasında yatırım gerektiriyor. Bu da yalnızca yeşil üretimin değil, lojistik, depolama, dijitalleşme ve sertifikasyon altyapısının da desteklenmesi anlamına geliyor.

Çevresel hedeflerle küresel rekabet gücü arasındaki dengeyi nasıl görüyorsunuz?

Bu dengeyi kurmak Avrupa sanayi politikasının önündeki en temel sınav.

Çelik sektörü iklim nötrlüğüne ulaşma konusunda oldukça kararlı ancak bu hedefin küresel koordinasyonla desteklenmesi gerekiyor.

Eğer çevresel düzenlemeler, yatırım desteği ve ticaret savunmasından daha hızlı ilerlerse Avrupa “gizli karbon kaçağı” riskiyle karşı karşıya kalabilir, yani emisyonlar yalnızca üçüncü ülkelere taşınmış olur.

Doğru yol, çevresel hedeflerin rekabetçilik araçlarıyla uyumlaştırılmasından geçiyor: daha güçlü SKDM uygulaması, adil ticaret önlemleri ve tüm tedarik zinciri için kapsayıcı finansman.

Ancak bu şekilde Avrupa, küresel yeşil çelik dönüşümüne liderlik ederken sanayi temelini koruyabilir.


Benzer Haber ve Analizler

Recycling Europe ve bazı çelik üreticileri tek tip yeşil etiket uygulamasının dezavantajları konusunda uyarıda bulunuyor

20 Kas | Çelik Haberler

Türk ihracatçılar Bosna pazarındaki boşluğu değerlendiriyor

20 Kas | Çelik Haberler

Crowe: SKDM’ye ilişkin en büyük sorunlardan biri veri erişimi ve kalitesi

20 Kas | Röportaj

IPHGZ: Yalnızca düzenlemeler yoluyla çelik endüstrisinin rekabet sorununu çözmek mümkün değil

19 Kas | Röportaj

OECD: AB çelik talebinin 2026’dan itibaren kademeli olarak toparlanması bekleniyor

17 Kas | Röportaj

EUROFER: Çelik tüketiminde 2026’nın ilk çeyreğinden önce kayda değer bir iyileşme beklenmiyor

14 Kas | Röportaj

Assofermet: Hurda metal geri dönüşüm sektörünün gelişimi için daha sade bir bürokrasi ve daha esnek bir karbonsuzlaşma ...

12 Kas | Röportaj

ADMİB: Türkiye demir-çelik sektörü küresel dalgalanmalara karşı dirençli

05 Kas | Çelik Haberler

UK Steel 2025 bütçesinde finansman, enerji ve karbon reformu konusunda kararlı adımlar atılmasını talep ediyor

31 Eki | Çelik Haberler

TÇÜD: Türkiye çelik üretimiyle Avrupa’da lider, korumacılık ihracatı zorluyor

24 Eki | Çelik Haberler





iLab Ventures
Kariyer.net  -  Sigortam.net  -  Arabam.com  -  Cimri  -  Emlakjet  -  Endeksa  -  HangiKredi  -  Neredekal.com  -  Chemorbis