EUROFER Ekonomik Araştırma ve Piyasa Analizi Direktörü Alessandro Sciamarelli ile AB piyasasını etkileyen faktörleri konuştuk.
AB çelik piyasasında başlıca sektörlerde (inşaat, otomotiv, makine vb.) mevcut çelik talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
AB’de görünür çelik tüketimindeki mevcut trend, son iki çeyrekte baz etkisi sebebiyle görülen hafif toparlanmalara rağmen talebin hala zayıf olduğunu gösteriyor. Bu durum, 2022’nin ikinci çeyreğinde savaştan kaynaklı sıkıntılar, enerji fiyatlarındaki benzeri görülmemiş artışlar ve üretim maliyetlerindeki yükseliş nedeniyle baş gösterdi. Bu olumsuz döngü, 2024’ün üçüncü çeyreğine kadar devam etti. Temel nedenler; artan küresel ekonomik belirsizlik, yüksek faiz oranları (sekiz politika faiz indirimi yapılmadan önce), imalat sektöründeki genel zayıflık ve ABD’nin tarifelerine ilişkin belirsizlikler oldu.
Ukrayna’daki savaşın ve enerji şokunun çelik kullanan sektörler üzerindeki etkileri, kötüleşen ekonomik görünümle birleşince 2022’de %8’lik ciddi bir gerilemeye yol açtı. Bu aşağı yönlü faktörlerin devam etmesi, 2023 ve 2024 yıllarında da görünür çelik tüketiminde ard arda yıllık düşüşlere neden oldu (sırasıyla -%6 ve -%1,1). 2025 yılında, önceki olumlu sanayi beklentilerinin aksine görünür çelik tüketiminin bir kez daha düşmesi bekleniyor ancak bu düşüş önceki tahminlerden daha ılımlı olacak (-%0,2; önceki tahmin -%0,9 idi). Söz konusu düşüş beklentisinin altında ABD’nin tarifelerinin belirsiz etkileri ve buna bağlı gelişecek ticari aksaklıklar yatıyor. 2026’da ise görünür çelik tüketiminin nihayet toparlanması (+%3,1; önceki tahmin +%3,4) öngörülüyor. Ancak bu, sanayi görünümünde olumlu bir gelişmeye ve küresel gerilimlerin hafiflemesine bağlı olacak, her iki etmen de şu an için belirsizliğini koruyor.
2025’in ilk çeyreğinde, görünür çelik tüketimi üst üste ikinci kez yıllık bazda arttı (+%2,2; bir önceki çeyrekte %0,5 artış olmuştu, ondan önce üç çeyrek boyunca düşüş kaydedilmişti). 2025’in ilk çeyreğinde toplam tüketim hacmi 33,8 milyon mt olarak gerçekleşti.
Yurt içi teslimatlar talepteki gelişime paralel olarak yıllık bazda arttı, önceki çeyrekte %2 düşüş kaydederken, 2025’in ilk çeyreğinde %1,4 artış gösterdi. 2024 genelinde ise teslimatlar zayıf çelik talebine bağlı olarak %2,8 oranında azaldı.
Yarı mamuller dahil AB’ye ithalat, 2025’in ilk çeyreğinde %0,6 azaldı, bir önceki çeyrekte %6,3 artmıştı. Mutlak hacim açısından bakıldığında görünür tüketim içinde ithalatın payı tarihsel olarak yüksek seviyelerde kalmaya devam etti. 2025’in ilk çeyreğinde %25 olan bu oran önceki çeyrekte %27, 2024’ün genelinde ise %27 olarak kaydedildi. 2025’in ikinci çeyreğinde toplam ithalat %3 ile bir kez daha düştü.
Görünür çelik tüketiminin 2025’te bir kez daha gerileyerek %0,2 düşmesi bekleniyor, daha önce açıklanan düşüş beklentisi %0,9 seviyesinde yer alıyordu. 2026’da ise, sanayi görünümündeki iyileşme ve ticaret ile küresel jeopolitik gerginliklerin hafiflemesine bağlı olarak %3,1’lik bir toparlanma öngörülüyor. Ancak genel çelik talebi hâlâ yüksek belirsizlik altında. Görünür çelik tüketiminin 2026’nın ilk çeyreğinden önce kayda değer bir iyileşme görmesi beklenmiyor ve tüketim hacimleri pandemi öncesi seviyelerin oldukça altında kalacak.
2025’in ilk çeyreğinde, Çelik Ağırlıklı Sanayi Üretim Endeksi (SWIP) art arda beşinci kez sert bir düşüş gösterdi (-%3,2; önceki çeyrekte -%4,6). 2023 sonuna kadar, AB’de çelik kullanan sektörlerin üretimi, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin uzun süreli etkilerine, genel imalat zayıflığına ve özellikle de ticarete ilişkin sorunlarla artan küresel jeopolitik gerginliklere rağmen dayanıklılığını korudu ve yavaş da olsa büyüdü. Pandemi sonrasında başlayan genel SWIP (Çelik Ağırlıklı Sanayi Üretim Endeksi) artış eğilimi, enerji fiyatlarındaki sert artışların üretim maliyetlerini yükseltmesine, bileşen bulunurluğundaki sıkıntı ve 2022’nin ikinci yarısında çelik kullanan sektörlerde toplam üretim faaliyetini olumsuz etkilemeye başlayan üretim düşüşlerine rağmen 2023’ün dördüncü çeyreğine kadar devam etti. Özellikle yüksek enflasyon ve buna bağlı olarak Avrupa Merkez Bankasının (ECB) faiz artışları nedeniyle Avrupa Birliği’nde ekonomik ve endüstriyel görünümün kötüleşmesi, 2023 sonuna kadar çelik kullanan sektörlerin üretimi üzerinde sınırlı bir etkiye sahip oldu, inşaat sektörü bu durumun tek istisnasıydı. Ancak 2024 boyunca sanayi ve ekonomik ortamın daha da kötüleşmesiyle, SWIP endeksi inşaat, makine mühendisliği, beyaz eşya, metal eşya ve özellikle küresel ticaret dalgalanmalarına en açık sektör olan otomotivde devam eden düşüşleri yansıttı.
ABD’nin hem açıklanan hem de uygulamaya alınan tarifelerinin yarattığı mevcut ekonomik belirsizliğin önümüzdeki çeyreklerde de büyümeyi baskılaması bekleniyor. Avrupa Merkez Bankasının 2024–2025 arasında sekiz kez 25 baz puanlık faiz indirimi yapmasına rağmen bu adımların etkilerinin kısa vadede tam olarak hissedilmesi beklenmiyor.
Olumsuz etkenler sürse de çelik kullanan sektörlerin üretimi 2023’te %1,7 arttı ancak bu artış ülkeler ve sektörler arasında farklılık gösterdi. Bu performans büyük ölçüde bazı AB ülkelerinde inşaat sektörünün beklenenden iyi performans göstermesinden kaynaklandı. Ancak SWIP’in direnci 2024’te sona erdi ve çelik kullanan sektörlerin üretimi yıllık bazda %3,6 azaldı. Bu düşüş, özellikle inşaat (-%2) ve otomotiv (-%9,8) sektörlerindeki üretim kayıplarından kaynaklandı. ABD’nin tarifelerine ilişkin artan belirsizlik nedeniyle 2025’te, biraz daha ılımlı olsa da yeni bir gerileme (-%0,7; önceki tahmin -%0,5) ve 2026’da %1,8’lik ılımlı bir toparlanma bekleniyor.
Yüksek enerji fiyatları üretimi, yatırımı ve rekabet gücünü nasıl etkiliyor?
2025 boyunca enerji fiyatları genel olarak gerileme eğilimindeydi. Özellikle Hollanda TTF doğal gaz fiyat endeksi Ocak ayında 3 yılın zirvesi olan 50€/MWh seviyesini aştıktan sonra Nisan’dan bu yana 30€/MWh civarında istikrara kavuştu. Bu düşüş, zayıf üretim faaliyeti ve genel ekonomik belirsizlik nedeniyle düşük enerji talebini yansıtıyor.
Gaz fiyat endeksinde daha önce kaydedilen fiyat artışları, ekonomik yavaşlama nedeniyle sanayi tüketiminin azalmasına ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin düşmesine rağmen beklenenden soğuk geçen kışın ardından doğal gaz talebine ilişkin beklentilerin yükselmesinden kaynaklandı. Rusya’dan boru hattı yoluyla gelen gaz kullanımından çoğunlukla ABD’den gelen sıvılaştırılmış doğal gaza (LNG) geçiş süreci devam ediyor. Ukrayna’daki savaş ve Orta Doğu’daki gerginlikler gibi küresel jeopolitik riskler, zayıf enerji talebi ve durgun küresel ekonomik faaliyet nedeniyle şu ana kadar gaz ve petrol fiyatlarında bir yükselişe sebep olmadı. Ancak enerji fiyatlarının gelecekteki seyri hâlâ belirsiz.
AB, hâlâ diğer büyük ekonomik bölgelerle karşılaştırıldığında daha yüksek enerji (dolayısıyla üretim) maliyetlerine sahip. Bu durum, imalat ve özellikle de küresel ticaret dalgalanmalarına ve tedarik zinciri bozulmalarına en açık olan otomotiv sektörü gibi çelik kullanan sektörlerin üretimindeki zayıflığın sürmesin sebep oluyor.
Jeopolitik gelişmeler ticaret rotalarını nasıl etkiliyor?
ABD’nin çelik ve türev ürünleri için uyguladığı %50’lik tarife sonucunda kısa vadede iki ana etki bekleniyor:
- Daha önce ABD’ye ihraç edilen çelik ürünlerinin, çok daha korumasız olan AB’ye yönelmesi,
- AB’nin ABD karşısında birkaç yıldır azalan ticaret fazlasının daha da gerilemesi.
Kısa ve orta vadede çelik talebi ve fiyatları için beklentileriniz neler?
Çelik talebi görünümüne ilişkin değerlendirmelerimizden birinci sorunun cevabında bahsettik.
Fiyat gelişmeleri konusunda herhangi bir tahmin ya da varsayımda bulunmak istemiyoruz. Ancak geçmişteki toparlanma dönemlerinde (örneğin COVID sonrası 2021–2022 başı), fiyatların yalnızca AB’de değil küresel ölçekte yükseldiğini gözlemledik. Dolayısıyla talep nihayet toparlandığında fiyatların piyasa dinamiklerine uygun olarak tepki vereceğini ancak “aşırı yükseliş” yaşanmayacağını öngörüyoruz.
AB çelik sektörünün orta vadeli rekabet gücü konusunda iyimser misiniz yoksa temkinli mi?
Bu büyük ölçüde çelik eylem planının etkinliğine ve Temmuz 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek AB’nin mevcut korum önlemlerinin yerine geçecek olan yeni önlemlerinin ne ölçüde uygulanacağına bağlı. Diğer önemli faktörler ise, enerji fiyatlarının seviyesi, sanayi görünümünde ve özellikle otomotiv sektöründen gelen çelik talebinde toparlanma ve karbonsuzlaşma yatırımlarının, AB çelik endüstrisinin rekabet gücünü zedelemeyecek şekilde yürütülmesi olacaktır.
AB’nin mevcut finansman mekanizmalarının çelikte yeşil dönüşümü desteklemeye yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?
Karbonsuzlaşmaya yönelik yeşil dönüşümün büyük yatırımlar gerektirdiği göz önüne alındığında bu sürece daha fazla destek sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Çevresel hedeflerle küresel rekabet gücü arasındaki dengeyi nasıl görüyorsunuz?
Bu gerçekten zor bir denge. SKDM genellikle bir ticaret önlemi olarak görülse de aslında bir çevre ve iklim politikası aracı. Ancak SKDM’nin mevcut yapısında, AB’nin çevresel hedeflerine ulaşmaya çalışırken sanayisinin rekabet gücünü korumasını zorlaştırabilecek bazı boşluklar var.
Bu bağlamda küresel kapasite fazlasının ele alınması kritik öneme sahip. OECD’nin de defalarca vurguladığı gibi küresel kapasite fazlası ile çevresel hedefler bir arada var olamaz. Özellikle de çelik üretimi çok daha düşük CO₂ yoğunluğuna sahip olan AB, üçüncü ülkelerden gelen yüksek karbon içeriğine sahip çelikle dolup taşarken.
