Deutsche Bank’ın, Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanlığı tarafından yayımlanan son enerji geçişi izleme raporuna ilişkin araştırması, hükümetin önceliklerinin maliyet verimliliğine kaydığını ortaya koydu.
Raporda yenilenebilir enerji, elektrik şebekeleri, depolama ve talep arasındaki uyumun iyileştirilmesi gerektiği vurgulandı. Politika yapıcıların, maliyetlerin keskin şekilde artması veya enerji geçişinin katı düzenlemelere aşırı bağımlı hale gelmesi durumunda toplumsal kabulün zayıflayabileceği uyarısında bulunduğu paylaşıldı.
Ayrıca SteelOrbis’in daha önceden de bildirdiği üzere Almanya Ekonomi ve Enerji Bakanı Katherina Reiche, söz konusu raporu baz alarak işletmeleri ve rekabeti güçlendirmeye yönelik 10 öneri sundu.
Elektrik talebine ilişkin görünüm ve senaryo analizi
Almanya’nın elektrik tüketimine yönelik tahminlerin aşağı yönlü revize edildiği ifade edildi. 2025 yılının sonuna kadar talebin, 2030 yılına kadar 750 TWh olacağına dair önceki tahminlere kıyasla 520 TWh seviyesine ulaşmasının beklendiği belirtildi.
Gelecekteki talebi şekillendirecek dört faktörün, dijitalleşme, ulaşım sektörü, ısıtma sektörü ve endüstriyel süreçlerin elektrifikasyonu olduğu dile getirildi. Dijitalleşmenin yanı sıra ulaşım ve ısıtma sektörlerinde elektrifikasyon devam etse de rekabetçilik baskısı ve yüksek maliyetler sebebiyle endüstriyel süreçlerin elektrifikasyonuna ilişkin belirsizlik olduğuna dikkat çekildi.
Öte yandan hükümetin, iklim hedeflerine dayalı normatif senaryolar ile trendlere dayalı keşif senaryoları arasında ayrım yaptığı aktarıldı. Çoğu keşif senaryosunda 2045 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşılmasının öngörülmediği ve bu durumun, siyasi hedefler ile gerçekçi eğilimler arasındaki uçurumu ortaya koyduğu kaydedildi.
Pazar mekanizmaları ve maliyet verimliliğine vurgu
Raporda dikkat çeken önemli değişikliklerden birinin sübvansiyonlara olan bağımlılığın azaltılması ve pazar mekanizmalarının rolünün güçlendirilmesi olduğu ifade edildi. Örneğin küçük ölçekli fotovoltaik sistemlerde üretilen elektriğin şebekeye satılması karşılığında yapılan teşvik ödemelerinin, bu sistemlerin ekonomik olarak kendi kendine yetebilir hale gelmesiyle birlikte aşamalı olarak kaldırılmasının beklendiği paylaşıldı.
Bununla birlikte enerji tedarikindeki sıkıntıların daha etkili bir şekilde azaltılması için kapasiteye dayalı şebeke ücretleri ve bölgesel teşviklerin uygulanmasının önerildiği belirtildi.
En önemlisinin ise emisyonların 2045 yılına kadar sıfırlanması için karbon yakalama ve depolama ve ileri nükleer araştırma gibi yeni ortaya çıkan veya politik açıdan hassas teknolojilere duyulan ihtiyacın vurgulandığına dikkat çekildi.
Görünüm
Deutsche Bank analistleri, maliyet verimliliğine yapılan vurgunun Almanya’nın enerji geçiş stratejisinin yeniden düzenlendiği anlamına geldiğini dile getirdi. Yeni stratejinin artık talebe dayalı ve ekonomik anlamda rasyonel önlemlere odaklandığının altı çizildi.
Fotovoltaik sistemlerin en hızlı büyüyen yenilenebilir enerji kaynağı olmaya devam etmesi, batarya depolama yatırımlarının hız kazanması ve şebeke altyapısındaki dönüşümün temelini oluşturmasının beklendiği belirtildi. Sübvansiyonlara olan aşırı bağımlılığın ya da katı düzenlemelere dayalı bir modelin sürdürülebilir olmadığı vurgulanırken, piyasa temelli mekanizmaların Almanya’nın uzun vadeli iklim stratejisinin merkezine yerleştiği eklendi.
