Çelik Dış Ticaret Derneği’nin 30 Mayıs tarihinde online olarak gerçekleştirdiği Söz Sizde - Çelik Sohbetleri toplantısında ABD ile Çin arasındaki ilişkilerin küresel piyasayı nasıl etkilediği ve Türkiye’nin değişen dünya düzeninde ne gibi avantajları olduğu tartışıldı.
Ege Çelik Yönetim Kurulu Üyesi Mete Bülent Adalı’nın moderatörlüğünü yaptığı toplantının açılışında Dış Ticaret Uzmanı Zuhal Mansfield, günümüzde karbon salımı düşük ürünlerin tercih edildiği küresel trendin altını çizerek, sürdürülebilir üretim anlayışının önemini ve Çin özelinde bu faaliyetlerin ne kadar önemli hale geldiğini vurguladı. Mansfield Çin pazarına yönelik stratejileri detaylandırırken, özellikle üç kritik bölgeye dikkat çekti: "Pekin, Sichuan ve Chongqing bölgeleri başta olmak üzere otomotiv ve inşaat sektörleri ön plana çıkıyor," dedi. Bu bölgedeki şirketlerin devlet destekli mega projelere sahip olduğunu belirten Mansfield, Çin’in yeşil çelik ve otomobil üretimi için ihtiyaç duyduğu bakır, krom ve alüminyum gibi metallerin bahsi geçen bölgeye satışlarında avantaj sağlanabileceğini söyledi. Bu nedenle Türkiye’deki değerli maden kaynaklarının değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti ve bor ile çinko gibi zengin kaynaklar bulunmasına rağmen ülkenin bu alanda yatırım eksiği olduğuna dikkat çekti. Mansfield’e göre elektrikli araçlarda kullanılan ortalama 15.000 parçanın 14.700’ini Türkiye’de üretmek mümkün olduğu için Türkiye’nin Çin’e olduğu kadar Çin’in de Türkiye’ye ihtiyacı var.
Öte yandan Zuhal Mansfield konuşmasının son kısmında küresel sanayi ve bilişim sektöründe nadir toprak elementlerinin ne kadar büyük önem kazandığının altını çizdi. Mansfield Çin’in bu nadir toprak elementlerinin dağılımında kurduğu üstünlük nedeniyle çeşitli büyük ölçekli telekomünikasyon ve bilişim şirketlerinin elektronik cihazları geri dönüştürerek söz konusu elementleri geri kazanmak için yaptığı yatırımlara dikkat çekerek önümüzde bir ticaret savaşı değil, bir medeniyet savaşı olduğunu belirtti. Mansfield konuşmasını, “Görünmeyeni görelim çünkü gelecek yalnızca keşfedenin değil, sorumluluğu üstlenenin olacaktır,” sözleriyle sonlandırdı.
Ormet Metal Ticaret A.Ş. Genel Müdürü Erol Taranto, ABD'nin finansal durumu konusundaki endişelerini dile getirerek yakın zamanda önerilen bütçe tasarısının ülkeye önümüzdeki 10 yılda 3,8 trilyon $ ilave borç getireceğini öngördüğünü belirtti. Taranto, "Bu bütçenin kabul edilmesi halinde borçlanma maliyetlerinin artacağı ve faiz oranlarının yükselme ihtimalinin bulunduğu," uyarısında bulundu. Japonya ve Çin'in ABD hazine bonolarını en yüksek seviyede tutan ülkeler olarak dolar bazlı varlıklarını azaltma eğiliminde olduklarını belirten Taranto, "Önümüzdeki 2-3 yıl içinde faiz seviyelerinin %7 seviyesine, hatta üstüne çıkma ihtimali %60," dedi. Küresel ticaret savaşlarının yarattığı belirsizlikler konusunda değerlendirmede bulunan Taranto, "Belirsizlikler denizinin içindeyiz ve dalga boyutu çok yüksek. Böyle bir dönemde ticaret savaşları başta ABD'nin hamleleri ve bu hamlelere verilen cevapların önümüzdeki günlerde nasıl şekilleneceğine bağlı olacak," şeklinde konuştu. ABD'nin iç borç stoku konusundaki endişelerini paylaşan Taranto, ABD’nin bu borcun belirli bir seviyeye ulaşması durumunda dolar basmaya başlayabileceğini ve böylece ABD’nin küresel piyasalardaki öneminin gün geçtikçe zayıflayabileceğini söyledi. Türkiye çelik sektörünün geçmişteki zorluklarla başa çıkma yeteneğini vurgulayan Taranto, "Çok sıkıntılı dönemler yaşadık, çok iyi günler de gördük. Sektörümüz birçok başka sektörden daha dinamik bir sektördür. Bu zorluklara rağmen sektörümüzün önümüzdeki günlerde güçlenerek devam edeceğine inanıyorum. Yeter ki bu sıkıntılı dönemde sağlam duralım, daha sonra daha güzel günler gelecektir," sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Türk-Amerikan Ticaret Odası Türkiye Temsilciliği Genel Başkanı Süleyman Ecevit Sanlı ise ABD'nin yerel üretimi destekleme stratejisinin Türkiye için önemli fırsatlar yaratabileceğini belirtti ve Türk şirketlerinin ABD çelik sektöründeki varlığına dikkat çekti. 232. Madde kapsamındaki düzenlemelerin sadece Türkiye'ye getirilmediğinin, birçok ülkeye uygulandığının altını çizen Sanlı, Türkiye’nin ABD’nin stratejik ortaklarından biri olmaya devam ettiğini söyledi.
