27 Nisan Perşembe günü İstanbul Marriott Hotel Asia’da SteelOrbis iş birliğiyle gerçekleşen Eurometal Çelik Günü & YİSAD Yassı Çelik Konferansı’nda SteelOrbis Genel Müdürü Murat Eryılmaz moderatörlüğünde yapılan panelde piyasanın mevcut durumu ve beklentiler konuşuldu.
Bölgesel korumacılık, enerji fiyatları ve arz-talep dengesinin piyasadaki dalgalanmayı tetiklediğini söyleyen Soğuk Haddeleme, Galvanizli ve Boyalı Sac Üreticileri Derneği (SOGAD) Yönetim Kurulu Başkanı ve Borçelik Genel Müdürü Kerem Çakır, Türkiye’nin dünyadaki en büyük pazarlar olan AB ve ABD’nin dışında kaldığını belirtti. Kotalar ve 232. Madde önlemleri kapsamında Türkiye’nin AB ve ABD ile bir anlaşmaya varması gerektiğini ifade eden Çakır, bu pazarların rekabet açısından Türkiye için en uygun yerler olduğunu hatırlattı. Türkiye’deki galvanizli çelik kapasitesiyle ilgili olarak SOGAD Yönetim Kurulu Başkanı, şu anda 5,3 milyon mt olan kapasitenin yeni yatırımlarla 6,5-7 milyon mt’a yükseleceğini ancak yerel talebin yetersiz olduğunu söyledi. Çakır devreye alınacak bu kapasitelerin ihracat pazarlarına yönlendirilmesinin daha uygun olduğunu belirtti. Yeşil dönüşüm konusunda ise Kerem Çakır, hükümet desteği olmadan dönüşümün düşünülemeyeceğini ifade etti. Türkiye’nin kendi emisyon ticaret sistemini kurması gerektiğini söyleyen SOGAD Yönetim Kurulu Başkanı, toplanan vergilerin tamamen şeffaf bir şekilde dönüşüm projelerine aktarılması gerektiğini belirtti.
Türkiye boru piyasası hakkındaki görüşlerini paylaşan Çelik Boru İmalatçıları Derneği (ÇEBİD) Yönetim Kurulu Başkanı ve Noksel Çelik Boru Sanayi Yönetim Kurulu Murahhas Üyesi Vedat Yalçın, 2018 yılında ABD’nin uygulamaya başladığı 232. Madde önlemlerinin ardından Türkiye’nin büyük çaplı boru ihracatının azaldığını ve sonuç olarak kapasite kullanım oranlarının daraldığını belirtti. Küçük çaplı boru için ise Yalçın, savaş kaynaklı yarı mamule yönelik tedarik sıkıntıları çözülürse devreye girecek olan yassı çelik yatırımlarının sektöre çok büyük katkıları olacağını düşünüyor. Piyasadaki en büyük problemin enerji fiyatları ve kur oranlarına yönelik öngörülebilirlik olduğunu belirten ÇEBİD Yönetim Kurulu Başkanı, girdi maliyetlerinin dolar, satışların ise Türk lirası bazından gerçekleştirilmesinin de büyük bir sıkıntı olduğunu belirtti. Dış pazarda lojistik maliyetlerin göz önüne alınması gereken en temel unsur olduğunu ifade eden Yalçın, sadece yerel üretim değil yerinde üretim için de yatırımlar yapılması, yeni pazarlara açılmanın yollarının aranması gerektiğini söyledi.
Yassı Çelik İhracat ve Sanayicileri Derneği (YİSAD) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Dempaş Demir Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Özkan, Türkiye çelik sektörünün karşılaştığı en büyük sıkıntının kur oranları ve fiyat dalgalanmaları olduğunu söyledi. Yaklaşan seçim nedeniyle şirketlerin piyasadan çekilmeye başladığını ifade eden Özkan, seçimin ardından deprem bölgesindeki inşaat faaliyetlerinin canlanmasıyla iç piyasanın hareketleneceğini ve bu hareketliliğin 2024 yılında da devam edeceğini belirtti. AB’nin ithalat kotası karşısında Türkiye’nin en büyük seçeneğinin imalat sektörü olduğunu düşünen YİSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, çeliğin iç piyasada kullanılarak üretilen otomotiv ve beyaz eşya gibi imalat mallarının dış pazarlara satılabileceğini söyledi.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaştan kaynaklanan yüksek enflasyon karşısında gelişmiş ülkelerin ekonomiyi yavaşlatma çabalarının hissedilmeye başladığını belirten Çelik Dış Ticaret Derneği (ÇDTD) Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve M Steel Dış Ticaret Genel Müdürü Mehmet Çakmur, piyasadaki hareketlilik ve talebin yavaş yavaş durgunlaştığını ifade etti. Başta Çin olmak üzere enerji maliyetlerindeki artıştan çok etkilenmeyen Uzak Doğu ülkelerinden verilen agresif tekliflerin baskısı nedeniyle yılın ikinci ve üçüncü çeyreğinin Türkiye’nin dış ticareti açısından olumsuz seyredeceğini düşünen ÇDTD Yönetim Kurulu Başkan Vekili, piyasanın toparlanması için söz konusu ülkelerin kapasitelerini daraltması veya fiyatlarını daha istikrarlı hale getirmesi gerektiğini söyledi. Afrika’da gerçekleştirilen yatırımlarla bu pazarda büyüme görülebileceğini ancak Afrika pazarının AB ve ABD’ye yapılan ihracatı absorbe etmeye yetmeyeceğini söyleyen Çakmur, pazarlama ağları kurularak rekabet gücünün oluşturulması gerektiğini ifade etti.