OECD Ekonomisti ve Politika Analisti Luciano Giua ile AB çelik piyasasındaki son gelişmeleri konuştuk.
AB’deki başlıca sektörlerde (inşaat, otomotiv, makine vb.) mevcut çelik talebini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Talep, çoğu büyük AB ekonomisinde zayıf seyrediyor. Bu durum, inşaat faaliyetlerindeki durgunluk, düşük otomotiv üretimi ve zayıf imalat siparişlerinin bir sonucu. Almanya, Fransa ve İspanya daralma gösterirken, İtalya inşaat talebine bağlı olarak mütevazı bir direnç sergiliyor.
Yüksek enerji fiyatları, üretimi, yatırımı ve rekabet gücünü nasıl etkiliyor?
Yüksek elektrik ve gaz fiyatları üretimi, kâr marjlarını ve yatırım kapasitesini baskılamaya devam ediyor. Sübvanse edilen enerji fiyatlarından yararlanan MENA bölgesi üreticileriyle karşılaştırıldığında AB’deki tesisler açık bir maliyet dezavantajıyla karşı karşıya, bu da rekabet gücüne zarar veriyor.
Jeopolitik gelişmelerin ticaret rotaları üzerindeki etkileri nelerdir?
AB’de daha sıkı koruma önlemleri ve SKDM’nin devreye girmesi, ithalat koşullarını sıkılaştırarak fiyatları destekledi ancak zayıf talep ve yüksek maliyetler sektör üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. Küresel ölçekte ise Çin’in ihracatı ticareti yeniden şekillendiriyor, ticaret akışı giderek Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki daha az korunan pazarlara yöneliyor.
Kısa ve orta vadede çelik talebi ve fiyatları için beklentileriniz neler?
AB çelik talebinin 2025 yılı boyunca zayıf seyretmesi ancak 2026’dan itibaren koşulların iyileşmesiyle istikrara kavuşması bekleniyor. Önümüzdeki yıl itibarıyla altyapı ve savunma harcamaları tarafından desteklenen kademeli bir toparlanma öngörülüyor.
AB çelik sektörünün orta vadeli rekabet gücü konusunda iyimser misiniz yoksa temkinli mi?
Bu konuda temkinli bir beklentimiz var. Bölgesel bazı iyileşmelere rağmen kârlılığın düşmesi, yüksek enerji ve borçlanma maliyetleri ile sınırlı yatırım kapasitesi, orta vadeli rekabet gücünü baskılıyor.
Çevresel hedeflerle küresel rekabet gücü arasındaki dengeyi nasıl görüyorsunuz?
Son analizimize göre bu durum hala zorluk yaratmaya devam ediyor: Süregelen maliyet baskıları ve dar kâr marjları, karbon azaltımına yönelik yatırımları yavaşlatma riski taşıyor. Buna karşılık enerji sübvansiyonlarından yararlanan bölgelerdeki üreticiler rekabet avantajlarını koruyor.
