Talep ve fiyatlar açısından yassı çelik sektöründeki mevcut durumu nasıl yorumlarsınız?
2023 yılının ikinci yarısından itibaren ekonomideki toparlanma işaretleriyle, çelik sektörü 2024 yılına daha iyimser ancak yine de temkinli beklentilerle giriş yaptı.
Yılın ilk çeyreğinde, sektörde yerel seçimlerin yarattığı bir belirsizlik hakimdi. Soğuk ve galvanizli sacın ana tüketicisi olan otomotiv ve beyaz eşya sektörleri geçtiğimiz seneye benzer bir performansla üretim gerçekleştirdiler. Benzer şekilde, yapı ve makine sektörü de emlak piyasasındaki ve global piyasalardaki ekonomik belirsizliklerden etkilendi. Fiyatlandırma açısından ise ithalatta görülen rekabetçiliğin baskı oluşturmasıyla, pazarda düşüş trendi hâkim oldu.
Diğer taraftan, 2023 yılına kıyasla ihracatta toparlanma görülse de bunun sürdürülebilirliği özellikle ana pazarlarımız olan Avrupa Birliği ülkelerindeki talebin belirsizliği ve dış ticaret politikalarının etkilerine bağlı olarak şekillenecek.
Toparlayacak olursak, tüm bu etkenlerle birlikte oluşacak dalgalanmalara rağmen yılın kalanında sektörde genel olarak toparlanma bekliyoruz.
Genel ekonomik durum ve kurdaki hareketlere bakıldığında kârlılıklar ne seviyede? Yakın zamanda bir iyileşme bekliyor musunuz?
2023'teki ekonomik belirsizlikler, döviz kurundaki dalgalanmalar ve yüksek enerji maliyetleri, sektörün kârlılığını olumsuz etkilemişti.
2024 yılında ise enerji maliyetlerindeki iyileşmenin olumlu etkisi olsa da dış ticaret politikaları, mevcut ekonomik göstergeler ve yüksek enflasyon oranlarının, özellikle işçilik ve girdi maliyetleri açısından yarattığı baskıyı gözlemlemekteyiz.
Borçelik olarak değerlendirirsek, kısa vadede ciddi bir iyileşme beklemesek de küresel ve yerel ekonomik koşullarda meydana gelebilecek olumlu gelişmelerin, karlılığımız üzerinde olumlu etkiler yaratacağı görüşündeyiz.
Hammadde ve girdi maliyetlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Çelik sektörü, hem hammadde (demir cevheri, kok kömürü, hurda) hem de ara ürün (slab, kütük, sıcak sac) açısından ithalata bağımlı bir sektör olmakla birlikte, aynı zamanda yüksek ciro ve katma değer yaratan, ülkemizin en büyük ihracatçı sektörlerinin (otomotiv-beyaz eşya gibi) de stratejik tedarikçisi konumundadır.
Sıvı çelik üretimi tarafındaki hammaddelerde bu oranda dışa bağımlılık varken, üretim zincirinin alt tarafındaki malzeme gruplarına uygulanan korumacı önlemler tüm ülkenin bitmiş üründeki rekabetçiliğini olumsuz etkileyebilmektedir.
Borçelik gibi haddecilerin, en temel girdileri olan sıcak saca; rekabetçi şartlar ile, istenen zamanda, miktarda, kalitede ve istikrarlı bir şekilde ulaşabilmeleri kritik öneme sahip ve bunun için ne yazık ki yurt içi kaynaklar yeterli olmuyor. Bu nedenle alınan ve olası koruma önlemlerinin bitmiş üründeki rekabetçiliğimizi zedelememesi çok önemli.
Çin’in ihracatının yine artması bekleniyor, Türkiye’nin HRC ithalatında da öne çıkan bir pazar. Bu durumun Türkiye piyasasına etkileri ne olacak? Aynı zamanda Türkiye’nin hedef pazarlarındaki rekabet sizce nasıl etkilenecek?
2023 yılı, Çin'in 2015 yılından sonra 90 milyon tonu geçen ihracatla en yüksek ihracat yaptığı yıl oldu. Bunun etkilerini biz de hissettik; deprem felaketinde tesislerimizin etkilendiği dönemde Çin’in ihracatçı olması o dönemki tedarik zinciri problemlerine (ana sıvı çelik tesislerimizin üretimleri durmuştu) az da olsa merhem oldu.
Çin’in görünen şartlarda ihracat pazarlarında önemli bir oyuncu olmaya devam edeceğini öngörüyoruz.
Kalite çeşitliliğini yakalayabilmek ve rekabetçi fiyatlandırma yapabilmek için tüm tedarik ihtiyacını iç piyasadan karşılayabilmenin mümkün olmadığı sektörümüzde, Çin bir alternatif olmaya devam edecektir. Ancak geçtiğimiz Ekim ayında açılan sıcak sac antidamping soruşturmasının, Çin’den ithalatı bir miktar yavaşlatmasını bekleyebiliriz.
Diğer taraftan, Çin’in bu ihracat hacmi, dünya çapında da daha yoğun fiyat rekabetiyle birlikte, Türk üreticilerin Avrupa gibi en büyük ihracat pazarlarında daha fazla rekabetle karşı karşıya kalmasına da yol açmakta. Özetle Çin’in Avrupa, Orta Doğu ve Asya pazarlarında belirgin olmaya devam etmesini ve Çin’e uygulanan korumacı yaklaşımın da artarak sürmesini beklemekteyiz.
Orta Doğu’daki gelişmeler ticaret rotalarında ne gibi değişikliklere yol açtı? Bu durum Avrupa piyasasında Asya ile olan rekabeti nasıl etkiliyor?
Orta Doğu'daki son gelişmeler, özellikle Yemen'deki çatışmalar ve Kızıldeniz'deki deniz taşımacılığı üzerindeki tehditler, küresel ticaret rotalarında önemli değişikliklere yol açtı. Bu durum, birçok denizcilik firmasının Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı rotalarını kullanmaktan kaçınmasına neden oldu. Bunun yerine, daha uzun olan Afrika’nın güneyinden geçen rotalar tercih edilmeye başlandı. Bu değişiklikler, taşıma sürelerini uzattı ve nakliye maliyetlerini artırdı.
Artan taşıma maliyetleri ve süresi, Avrupa ve Asya arasındaki ticaretin etkinliğini azalttı. Asya'dan Avrupa'ya mal akışı yavaşlayarak, Avrupa’daki fabrikaların üretim planlarını aksattı ve maliyetleri artırdı. Buna karşılık, Asya'dan gelen demir yolu taşımacılığı alternatif bir çözüm olarak öne çıkmaya başladı.
Sonuç olarak, Orta Doğu'daki deniz ticaretindeki aksaklıklar, ticaret rotalarının yeniden şekillenmesine ve küresel rekabet dinamiklerinin değişmesine neden olmakta. Bu değişiklikler hem Avrupa hem de Asya'daki ticaret aktörlerini yeni stratejiler geliştirmeye zorluyor.
AB, haziran ayında süresi dolacak olan kotalara ilişkin inceleme başlattı. Sizce kotalar uzatılacak mı? Tonajlarda herhangi bir değişiklik bekliyor musunuz?
Normal şartlarda 30 Haziran 2024 tarihinde bitmesi gereken çelik ithalatına kota uygulamasının, Avrupa Birliği'nin incelemesi sonrası iki sene daha uzatılarak, 30 Haziran 2026 tarihinde sonlanacağını ve tonajlarda yine kademeli bir artışın gerçekleşeceğini öngörüyoruz.
Bunda Avrupa Birliği’nin kendi çelik endüstrisini, küresel çelik kapasitesinin fazlalığından ve diğer ülkelerin korumacı önlemler sonrası ihracatı Avrupa Birliği ülkelerine yönlendirmesinden korumanın etkisi büyük rol oynuyor.
Türkiye’nin dört ülkeden HRC ithalatına karşı başlattığı antidamping soruşturmasında hala bir karar çıkmadı. Bu soruşturmadan bir vergi kararı çıkması halinde ne gibi değişiklikler bekleyebiliriz?
HRC ithalatına karşı açılan soruşturma sonrasında bir vergi kararı çıkarsa, yerli üreticiler fiyatlarını buna göre belirleyecek ve iç piyasa fiyatlarında artış yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Unutulmamalıdır ki, sıcak sac gibi temel bir girdideki fiyat artışı hem ana sanayi kuruluşlarının hem de haddecilerin maliyetlerini önemli ölçüde artıracaktır. Bu durumun da nihai ürünlerin fiyat artışını beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Beklenen antidamping vergisi, çelik sektörünün yanında ana sanayilerin de rekabet gücünün azalmasına yol açacaktır.
Umuyoruz ki, bu sene sonlarına doğru açıklanacak karar, yalnızca sıcak sac üreticilerinin kârlılıklarını artıracak doğrultuda olmaz ve biz HRC kullanıcılarının mevcut durum ve düzenini etkilemez.
Galvanizli ve boyalı sac tarafındaki yatırımlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Özellikle de düşük talep ve zorlu ekonomik koşullar düşünüldüğünde yeni kapasitelerin tam anlamıyla kullanılabileceğini söylemek mümkün mü? Ayrıca bu yeni kapasiteler için hammadde temininin nasıl yapılması planlanıyor?
Düşük talep ve zorlu ekonomik koşullara rağmen, sektörümüz rekabet gücünü korumak için kapasitelerini artırmaya yönelik yatırımlar yapmaya devam ediyor. Hem yurt içi hem de yurt dışı pazarlardaki talebin toparlanmasının zaman alacağı öngörüsüyle kapasitelerin kademeli olarak devreye gireceğini söylemek yanlış olmaz.
Ancak geçmişte devreye giren yatırımların çoğu ticari kaliteye yönelik olduğu için aslında ihtiyaç duyduğumuz yüksek kalite üretimi destekleyememiş ve bir kısım ithalat girdisini ikame etmeye yetmemiştir. Dolayısıyla, yeni açıklanan yatırımların ürün farklılaşmasını da getirmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu sayede yüksek kaliteli sac ihtiyacını karşılayarak ithalatın önüne geçebilir ve katma değeri içeride bırakabiliriz.
Bununla birlikte, unutmamalıyız ki tüm yassı çelik ürün gruplarında kapasitemiz, tüketimin üzerinde bulunmakta. Dolayısıyla Türkiye için ihracat bir zaruriyet. Bu nedenle ana ihracat pazarlarımızla (Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri) aramızdaki ticari ilişkilerimizi bu pazarların bize tekrar açılmasını sağlayacak çözümlere odaklanarak geliştirmeli ve düzenlemeliyiz.
Hammadde tedariki konusunda ise, tedarik zinciri risklerini azaltmak ve maliyetleri kontrol etmek için kaynakları çeşitlendirmek ve istikrarlı bir tedarik zinciri yapısı kurmak önemli olacaktır. Daha fazla korumacılık önlemi, sanayicilerimizin sorunlarını çözmemekte, aksine olumsuz etki yaratmaktadır.