Uğur Dalbeler, çelik piyasalarını değerlendirdi

Çarşamba, 19 Ekim 2011 14:36:25 (GMT+3)   |  
       

25-27 Eylül tarihleri arasında St. Petersburg'da düzenlenen SteelOrbis 2011 Güz Konferansı & 65. IREPAS toplantısı sırasında Çolakoğlu Metalürji Genel Müdürü ve IREPAS Başkanı Uğur Dalbeler'le, konuşma şansı yakaladık.

Uğur Bey nasıl geçti sizce IREPAS toplantısı, olumlu muydu?

İyi geçti bence, olumluydu. Bazen beklentiler ve belirsizlikler insanları korkutuyor, ama karşılıklı bilgi alışverişinin önemi de bu noktada ortaya çıkıyor, bu sayede insanlar birbirlerini rahatlatma olanağı buluyor. Bunun yanında bir anlamda dayanışma da ortaya çıkıyor. Biz 25 sene önce biz yola çıkarken çok farklı amaçlarımız vardı. Şimdi geldiğimiz noktada çok daha farklı olduğunu görüyoruz. Özellikle son dört toplantıda ben hep aynı şeyi görüyor, hissediyorum. Toplantı başladığında bazı belirsizlikler gündemde olmasına rağmen, ki son üç senedir hayatımız sürekli belirsizlik içinde geçiyor, fakat toplantı sonucunda sonuç hep olumlu olduğu için insanların bize karşı güveni ve samimiyeti de pekişmeye başladı. Zaten öyle olunca da sıkıntı beklemenin çok fazla da bir anlamı kalmıyor.

Son dönemdeki ekonomik sıkıntılardan kim daha çok etkileniyor gözüküyor size, trader'ların sıkıntısı daha mı büyük?

Hepimiz etkileniyoruz. Hem bireysel olarak, hem de işlerimiz açısından. Birçok şey konuşuluyor, ama insanlar bunları ne kadar bilerek konuşuyor ondan şüpheliyim. Zaten biliyor olsalardı, biz 2008 yılını da yaşamazdık, herhalde bu noktaya da gelmezdik. Birtakım şeyler bizim kontrolümüzün tamamen dışında gerçekleşiyor. Mesela eskiden sürekli fiyat konuşurduk. Ama aslında baktığında ne bizim, ne de buradaki herhangi bir grubun fiyat üzerinde hiçbir etkisi yok bence, çünkü piyasa belirliyor bunu. Piyasayı oluşturan da o kadar fazla bileşen var ki. Mesele zaten bunu kabul etmekle başlıyor: piyasaya uyum sağlayabiliyor musun sağlayamıyor musun; piyasa şartları içinde varlığını sürdürüyor musun, yoksa sürdüremiyor musun. Onun dışında da, ihtiyacın olan bazı bilgileri burada paylaştığında hayatın biraz daha kolaylaşıyor, en azından bir sonraki adımını ne yönde atacağına dair daha kararlı oluyorsun. O yüzden bu toplantıyı faydalı buluyorum.

Trader'ların sıkıntısı şurada, onlar hem üreticiyi hem de tüketiciyi tatmin etmek zorunda. Bir yandan döviz kurunun güçlenmesi demek, ithalatçının sıkıntıya düşmesi demektir. İşin bir tarafında sıkıntı ortaya çıkınca da, işin tamamının dengesi bozulmuş oluyor. Çünkü tam denge olacak ki trader da işini sürdürebilsin.

Üretici açısından da, dediğim gibi değişen pazar koşullarına biz de adapte olmak zorundayız. Fiyat düşüyorsa, biz de üretim ve hammadde maliyetimizi nasıl aşağı çekebiliriz bunu araştırmalıyız. İş hacmimiz daralıyorsa da, nasıl verimliliğimizi artırıp piyasada var olmaya devam ederiz, bunu araştırmalıyız.

Artık yalnızca fiyat ne olacak diye düşünüp, neyi nereye satacağını düşünen adamın zamanı geride kaldı artık. Daha orta veya uzun vadede planlama yapmak önemli. Üretim ve siparişler şu ya da bu şekilde zaten devam edecektir. Çünkü esas önemli olan karlılığın sürdürülebilir olması.

Türkiye'nin inşaat demiri ihracatı bakımından 2012 yılında hangi piyasaların dikkat çekeceğini düşünüyorsunuz?

Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da daha önce kaybettiğimiz tonajları geri kazanabiliriz. Bunun yanında bence Güney Amerika önemini sürdürecek. Uzak Doğu'yu ise bilemiyorum. Ama bu iş biraz bölgesel olmaya başladı. Çok uzun destinasyonlara gitmekte zorlanılmaya başladı. Ama Türk üreticiler bunu hala yapabiliyor. Zaten bizim artımız da bu, biz hala dünyanın her yerine, katma değeri en düşük çelik ürünü olan inşaat demirini ulaştırabiliyoruz.

İspanya ve İtalya gibi Güney Avrupa şeridinin Türkiye'ye ihracat pazarlarında rakip olabileceğini düşünüyor musunuz?

Hiç zannetmiyorum. Olsalardı olurlardı zaten son üç senedir. 2008 yılında hepimiz bir tokat yedik ve üretimlerimizi kıstık. Ama buna rağmen, 2009 yılında Türkiye 2008 yılı inşaat demiri ihracat tonajını yakalamayı başardı. Bunda da en büyük etken, Mısır'ın çıkıp 2,5 milyon mt alım yapması oldu. Bu anlamda Suudi Arabistan veya BAE'nin neden olduğu açık telafi edilmiş oldu. Yani bu güney Avrupa ülkeleri zaten bu kabiliyette olsalardı, o 2,5 milyon mt'dan pay alırlardı, ama hiçbir şey alamadılar. Yalnızca Cezayir'e gidebiliyorlar; çünkü bizim %15 vergi dezavantajımız var, onlar ise serbest ticaret anlaşmasına sahip. Ama diğer piyasalarda durum bu değil.

Bir de artık önemli olan yalnızca fiyat değil. O piyasayı kontrol etmek, zamanında ve müşterinin istediği şekilde teslimat yapmak büyük önem kazandı. Artık kimse büyük marjlarla çalışmadığı için eski esneklik yok. Müşterinin istediğini tam zamanında ve istediği şekilde teslim alması lazım. Biz de Türkler olarak bunu çok iyi beceriyoruz.

Kuzey Amerika inşaat demiri piyasasında Türkiye'nin rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu sene yine başladık. Ben pek umutlu değildim aslında. Yani düşünsenize, hurdayı Amerika'dan alıyorsun, 40$ ödeyip Türkiye'ye getiriyorsun; işleyip yine 40$ ödeyip geri gönderiyorsun, üstüne üstlük hala da rekabetçi fiyat vermeye çalışıyorsun. Bu çok mümkün gözükmüyor, çünkü 80$'lık bir marj rekabet için pek alan bırakmayan bir masraf seviyesi. Ama yine de fırsat kollayıp, bunu gerçekleştirebiliyoruz. Bu sene Kuzey Amerika'da beklentimizin çok üzerinde bir performans gösterdik inşaat demiri satışı açısından.

İç piyasada müteahhitlerin inşaat demiri fiyatlarıyla ilgili endişeleri hakkında görüşünüz ne?

Müteahhitler bizim en büyük müşterimiz; müşteriyle tedarikçinin kavga etmesi gibi bir şey de mümkün olamaz. Önemli olan problemin kaynağı tespit edip çözmekte. Müteahhitlerin sıkıntısı şurada, çok uzun vadeli bir iş alıyorlar. Halbuki bizim piyasamız tamamen spot işleyen bir piyasa. Müteahhit ise bir ihaleye başvurduğunda masraflarını o güne göre çıkarıp, hesabını ona yapıp işi alıyor. Ama zaman geçip de inşaat demiri alımı yapmaya kalktığında fiyatlar yükselmiş olabiliyor. Bu sefer de karının büyük kısmı bu aşamada eridiğinden sıkıntıya düşüyor ve Türkiye'de inşaat demirinin korunduğunu iddia ediyor. Halbuki olay tamamen farklı. Türkiye'nin 100.000 mt inşaat demiri ithalatı var. Bugün eğer, Romanya'dan, Bulgaristan'dan, İtalya'dan, Yunanistan'dan daha ucuz inşaat demiri 0 vergiyle alınabiliyorsa bu koruma olmadığını gösterir. Korumayı yalnızca Karadeniz'de talep ediyoruz. Çünkü Ukrayna ve Rusya gibi ülkelerde çelik sektörü sübvanse ediliyor. Elektrik sübvansiyonunun yanında, en aşağı 10 senedir hurdaya vergi uyguluyorlar. Biz ise hiçbir devlet yardımı alamıyoruz. Bu ülkelere kapını koşulsuz açarsan da, kendi sanayini vurmuş olacaksın.

Çözümün spot işlemlerden daha uzun vadeli işlemlere kaymak olduğunu düşünüyoruz. Müteahhitler, spot piyasa fiyatının yanında, 6 veya 12 aylık vadeli fiyatın da ne olduğunu bilse, bağlantısını ona göre yapıp işini hedge etse, o zaman bu bahsettiğimiz sıkıntıları kalmayacak. Üretici açısından da avantajlı. Çünkü Türkiye'de piyasa şimdi haftalık hareket ediyor. Diyelim hurdanı 500$'dan alıyorsun inşaat demiri 700$'ken, ama hurdan geldiğinde bir bakıyorsun ki piyasa 600$'a düşmüş. O zaman sen de kaybediyorsun. Dolayısıyla vadeli işlem sayesinde karşılıklı olarak borçlarımızı hedge edebileceğiz. 

Bu noktada, LME veya CME gibi kuruşların hizmetleri müteahhitlerin baskısıyla yaygınlaşabilir mi sizce?

Evet yaygınlaşabilir. Ama henüz bu konunun bilinirliği sınırlı. Böyle gelmiş böyle gidiyor bugüne kadar. Bu konuda mantalitemizi de değiştirmemiz gerekiyor. Baktığında diğer metallerde var. Ama onlarda da uzun süreçlere gereksimim duyuldu. Mesela alüminyum kontratı başladıktan ancak yedi yıl sonra likit, çalışılabilir bir piyasa olabilmiş. Çelikte ise daha 2-3 sene oldu. Yavaş yavaş gelişecektir. Bu piyasaların derinleşmesi, likit olması, gerçeğe yakınlaşması için hacminin büyümesi, bunun için de üreticilerin işin içine girmesi gerek. Henüz bu piyasalardaki fiyatlarla gerçek fiyatlar arasındaki fark büyük. Henüz farkına varılmayan bir diğer nokta ise, LME istediğin zaman mal satabileceğin, ve sana asla hayır diyemeyecek bir müşteri. Piyasa gerçekten çalışıyor olsa üç ay sonrasına tutup 50.000 mt satış yaparım, onun da hayır deme şansı olmaz; çünkü piyasa onu kabul edecektir. Vadesi geldiğinde de, ben ister pozisyonumu kapatır işimi kağıt üzerinde hallederim, istersem de 50.000 mt kütüğü üretip, stoka koyarım.

Bir diğer sorun da Türkiye'de henüz antrepo sorununun çözülememiş olması. Bunun üzerinde çalışıyoruz. Maliye Bakanlığıyla görüşmelerimiz olmuştu, şimdi yine görüşmelerimiz olacak. KDV meselesinde öncelikle onların nerede sıkıntı yaşadıklarını anlatmaya çalışacağız ve alternatif çözüm önerileri sunmaya çalışacağız. Eğer uzlaşabilirsek de bir an önce hayata geçirmek isteriz. Avrupa'nın her yanında var olan bir şey bu.

Konu hazır kütüğe gelmişken, geçen yıl Türkiye'nin inşaat demiri ihracatı azalırken, kütük ihracatı arttı. Bunda Orta Doğu'nun, özellikle de İran'ın kütük talebinin ve fiyatlarının artması etkili oldu. Peki bu sene nasıl, Orta Doğu'daki üretim arttıkça bu böyle devam edecek mi?

Edebilir. 2009 yılında Mısır sayesinde ihracat pazarlarındaki daralmayı hissetmedik. Ama bir sonraki sene bu 500.000 mt'a düştü. Ticaret bölgeselleşti. Önemli pazarlardan Avrupa ve ABD'ye yapılan ihracat durdu. Bu elbette ki bizi etkiledi. Ama Türk çelik sektörünün dinamizmi burada ortaya çıkıyor. Şimdi geçen sene ne oldu? Türkiye inşaat demiri üretimini kıstı, kütüğe ağırlık verdi, çünkü orada talep vardı. Totalde çok az bir kayıpla geçirdi 2010 senesini.

Kütük fiyatları da yükseldi.

Yükseldi, çünkü Orta Doğu'da üretim o kadar arttı ki. Sıvı çelik yatırımı için öncelikle enerjiye ihtiyaç var. Enerji de çok kolay bulunabilen, edinilebilen bir şey değil dünyada. Birçok ülkede enerji sıkıntısı olduğundan o aşamaya geçme imkanları kısıtlı. Bir de hammadde de uğraşılması gereken bir diğer problem. Sıvı çelik üretiminde yatırım maliyetleri de daha yüksek olduğundan haddeleme tesisi daha avantajlı. Bir şekilde korunuyorlar da. Fas'a bugün inşaat demiri satmaya kalksan %15 vergi var, ama kütük vergiden muaf. İster istemez kütük fiyatı daha da cazip hale geliyor. Nitekim, geçen yılın ihracat fiyat ortalamalarına bakarsanız, inşaat demiriyle kütük fiyatı arasında yalnızca 27$ vardı. Halbuki ton başına 27$'a kütüğün inşaat demirine dönüştürülme şansı yok. Ama bunun nedeni inşaat demiri fiyatının düşük olmasından değil, kütük fiyatının yüksek olmasından kaynaklanıyor. Bu marj bu sene daha da daralmış görünüyor.

Bu sene hem iç piyasada talep arttı. Diğer yandan biz bazı eski ihracat piyasalarımız yeniden kazanmaya başladık, Hong Kong gibi, Singapur gibi. Buna yeni pazarlar da eklendi, Latin Amerika'da talep arttı. Böylece Türkiye'nin inşaat demiri ihracatında ilk sekiz ayda yaklaşık %10 büyüme kaydedildi. Kütük ihracatında ise %26'lık düşüş söz konusu. Bu da inşaat demirinin daha fazla satılabilir olduğunu gösteriyor. Ancak durum değişirse, kütük ihracatı yeniden artabilir.

Geçen yıl Rusya İran'a çok fazla kütük sattığı için, buradaki piyasa daha fazla bizim kontrolümüze girmişti. Şimdi durum biraz farklı. Kuzey Afrika piyasası biraz yavaşladı. Ama tahminim bu piyasaların da önümüzdeki yıl eski hızına kavuşacağı yönünde. Çünkü talep hala var, ama belirsizlikler insanları zorluyor.

Kapasite kullanım oranları bu aşamada ne düzeyde? Çolakoğlu Metalürji için mesela?

Çolakoğlu Metalürji şu sıralar %80-85 ortalamayla faaliyet gösteriyor. Kapasite kullanımı Türkiye genelinde de bu seviyelerde. Bu elbette ki toplam kapasiteyle mevcut üretimi oranladığında, yoksa 7/24 üretim elbette ki devam ediyor.

Geçen yıl yassıda yeni kaliteler deneme başlayacağınızı açıklamıştınız, bu konuda durum nedir?

Denemeye başladık. Cam çeliği olsun, tüp çeliği olsun yeni yeni kalitelere giriyoruz. Şu anda tabii ağırlık yine ticari kalitelerde. Büyük müşterilerimiz arasında boru imalat sektörü, soğuk sac, servis merkezleri yer alıyor. Ama bunların yanına her gün yeni bir şey daha eklemeye çalışıyoruz. Yassı haddehanesini devreye alalı bir sene oldu. Performansımız oldukça iyi, ama daha bir hayli yolumuz var tam kapasiteye ulaşabilmek için.

Yeni kalitelerin eklenmesindeki amaç toplam üretiminizi artırmak değil, katma değeri yükseltmek zannediyorum.

Tabii ki derdimiz katma değeri yükseltebilmek, zaten amaç her zaman bu olmalıdır. Yoksa ticari kaliteyle devam edince bir yerlerde sıkışıyorsun, daha yoğun bir rekabetle karşı karşıya kalıyorsun. O yüzden ürün gamını çeşitlendirmek bizim açımızdan çok önemli.

Ekonomik kriz söylentilerine geri dönersek, Türk demir-çelik sektörüne bunun doğrudan etkisi ne olur sizce?

Kısa vadede, avronun değer kaybetmesinin bizim açımızdan iki önemli sonucu var. Birincisi, Avrupa pazarına girmekte zorlanırız. İkincisi ise, Avrupalı üreticiler zaman zaman karşımıza rakip olarak çıkabilirler. Ancak diğer taraftan, bizim en önemli hurda kaynaklarımızdan biri Avrupa. O yüzden Avrupa menşeli hurda fiyat açısından daha uygun olacaktır.

Çok büyük bir olumsuzluk görmüyorsunuz yani?

Hayır. Zaten o kadar olumsuz dönemlerden geçtik ki, bu kadar hızlı büyürken çok fazla endişelenmeye gerek olmadığını düşünüyoruz.

Doların lira karşısında güçlenmesi Türk çelik sektörünü nasıl etkiler peki?

Bizim piyasamız daha çok ihracata dayalı olduğu için aslında genel olarak Türk lirasıyla çalışmıyoruz biz. Hammaddeyi dolarla satın alıp, ürünü dolarla satıyoruz. İç piyasada bile çelik fiyatları dolar bazında seyrediyor. Bize avantajı da olabilir: yüksek kur ithalata fren olacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ticaret açığı daralacaktır. Öte yandan, yerli girdi açısından maliyetlerimiz de düşüyor bir açıdan. Avrupa daha rekabetçi oluyor diyoruz ya, sadece avro dolar karşısında değer kaybetmiyor Türk lirası da kaybediyor. Dolayısıyla biz de benzer bir avantajı yakalıyoruz.

Çok teşekkür ederiz, bir sonraki IREPAS toplantısında görüşmek üzere.


Benzer Haber ve Analizler

Türkiye’de Avrupa çıkışlı hurda fiyatları yüksek seyrediyor, piyasa hala sessiz

18 Nis | Hurda ve Hammadde

İran’ın çelik ihracatı İran yılında %6,6 artış gösterdi

08 Nis | Çelik Haberler

Kardemir Nisan-Haziran dönemi için satış miktarlarını açıkladı

22 Mar | Çelik Haberler

İran’ın çelik ihracatı İran yılının ilk 11 ayında %7,6 yükseldi

20 Mar | Çelik Haberler

Feralpi Group inşaat sektörünün karbonu azaltılmış inşaat demiri talebini karşılayacak

20 Şub | Çelik Haberler

Çin tatilden döndü, görünüm karışık

19 Şub | Yassı Ürünler ve Slab

İran’ın çelik ihracatı İran yılının ilk 10 ayında arttı

14 Şub | Çelik Haberler

Hyundai Steel Incheon ve Dangjin’deki elektrik ark ocaklarında uzun vadeli onarım çalışmaları yürütecek

24 Oca | Çelik Haberler

Hoa Phat’ın satışları 2023 yılında %7 düştü

09 Oca | Çelik Haberler

Hoa Phat’ın inşaat çeliği satışları Kasım ayında tüketimin artmasıyla yükseldi

08 Ara | Çelik Haberler