16 Eylül Salı günü Yıldız Demir Çelik’in ana sponsorluğunda Kocaeli, Wellborn Luxury Hotel’de 600’ün üzerinde kayıtla gerçekleşen SteelOrbis Piyasa Sohbetleri toplantısında yüksek faizlerin ticarete ve yatırımlara etkisi, küresel arz fazlasının yarattığı baskı, korumacılık önlemleri ve Dahilde İşleme Rejimi gibi kritik başlıklar ele alındı. Panelde 2025’in zorlu geçeceği ancak 2026’da toparlanma ihtimalinin yüksek olduğu ortak bir görüş olarak öne çıktı. Toplantının diğer sponsorları ise Yatırım Finansman, Ağır Haddecilik, Nehir Metal, Parladı Metal, Seçkin Metal ve Yametaş oldu.
SteelOrbis Genel Müdürü Murat Eryılmaz’ın açılış konuşmasının ardından söz alan Yıldız Demir Çelik Satış Direktörü Vedat Acar, bu yıl Türkiye’nin çelik tüketiminde %1,7 daralma beklendiğini ancak aynı dönemde ihracatta %23,5 artış öngördüklerini aktardı.

Yüksek faizler sektörü zorluyor
Murat Eryılmaz moderatörlüğünde gerçekleşen panelin ilk bölümünde faizlerin çelik sektörüne etkisi masaya yatırıldı. Yıldız Demir Çelik İhracat Satış Müdürü Hakan Bozoğlu, Avrupa ve ABD’de faizlerin yükselmesinin kredi maliyetlerini artırdığını, bu nedenle tüketicilerin ev, otomobil veya beyaz eşya gibi çelik yoğun ürünlere yönelmekte zorlandığını anlattı. Türkiye’de ise yüksek enflasyon ve kur baskısının zaten üreticileri zorladığını, faizlerin de bu yükün üzerine eklenerek sanayi yatırımlarını yavaşlattığını söyledi.
Parladı Metal Yönetim Kurulu Üyesi Bahar Parladı, yüksek faizlerin çelik servis merkezlerinde özellikle stok yönetimini zorlaştırdığını dile getirerek “Stok tutmak artık kazandırmıyor, aksine finansman yükünü artırıyor,” ifadelerini kullandı. Kalibre Boru CFO’su Zeynep Annak, bankaların kredi vermekte giderek daha seçici hale geldiğini, bu nedenle bilançosu güçlü olan şirketlerin avantaj kazandığını, zayıf olan şirketlerin ise ayakta kalmakta zorlandığını ifade etti.
ONT Çelik Ticaret A.Ş. Yönetici Ortağı Orçun Günay ise, finansman maliyetlerinin müşterilerin toplam giderleri içinde olağanüstü bir seviyeye ulaştığını ve çelik ticaretinin sürdürülemez hale geldiğini söyledi. Buna rağmen orta vadede faizlerin düşmesiyle piyasada yeniden hareketlilik beklediklerini vurguladı.
Küresel çapta kapasite artışı devam ediyor
Panelin ikinci bölümünde küresel arz fazlası tartışıldı. Bahar Parladı, yapılan tahminlere göre dünya genelindeki kapasite fazlasının 2027’ye kadar 277 milyon mt’a ulaşacağını belirterek Türkiye’nin 2024’te üretimini artırmasına rağmen tüketimde daralma yaşandığını söyledi.
Zeynep Annak, küresel arz fazlasının yalnızca tonajlarla değil, maliyetlerle de doğrudan bağlantılı olduğunu vurguladı. Annak’a göre ilk bakışta arz fazlası alıcılar için avantajlı görünse de enerji, işçilik ve lojistik maliyetleri Türkiye’de pek çok rakip ülkeye kıyasla yüksek olduğu için üreticilerin sıkışmasına neden oluyor. Bu da kısa vadede kârlılığı azaltırken, orta vadede yatırımların ertelenmesine ve finansal risklerin artmasına yol açıyor.
Orçun Günay ise, özellikle Asya’da artan kapasite yatırımlarının sıcak sac tarafında büyük bir baskı yarattığını ancak Türkiye’nin hızlı aksiyon alma kabiliyeti sayesinde bu dönemi yönetebileceğini söyledi. Ayrıca Avrupa’nın devreye alacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) kapsamında Türkiye’nin düşük karbon puanı sayesinde avantajlı bir konumda bulunduğunu vurguladı.
Öte yandan teknolojik gelişmelerin çelik tüketimini yavaşlattığını, buna karşılık arzın sürekli arttığını hatırlatan Hakan Bozoğlu, “Bugün küresel ölçekte 600 milyon mt’luk kapasite fazlası var ve önümüzdeki yıllarda bu miktar daha da artacak. Bu durum ülkeleri ister istemez korumacı politikalara yöneltiyor,” ifadelerini kullandı.
Korumacılık ne kadar etkili?
Panelin üçüncü başlığında korumacılık önlemleri ele alındı. Orçun Günay, ABD ve Avrupa’da uzun süredir uygulanan antidamping ve kota tedbirlerinin sanayiye katkı sağlamadığını belirtti. ABD’de çelik tüketiminin 20 yılda 150 milyon mt’dan 110 milyon mt’a gerilediğini belirterek, önlemlerin kalıcı çözüm getirmediğini vurguladı.
Korumacılığın fiyatları baskıladığını ve nihai kullanıcıların uzun vadeli ithalat anlaşmalarında çekimser kalmasına yol açtığını belirten Bahar Parladı, buna rağmen Türkiye’nin aldığı önlemlerin ölçülü olduğunu ve sektördeki suistimalleri sınırladığını söyledi. Zeynep Annak ise korumacı tedbirlerin ülke stratejisine uygun şekilde tasarlanması gerektiğini belirterek “Katma değeri yüksek ürünler için koruma şart ama bu önlemler tüketiciyi zor durumda bırakmamalı,” şeklinde konuştu. Hakan Bozoğlu, özellikle antidamping ve kota uygulamalarının Türkiye için kaçınılmaz hale geldiğini, aksi takdirde yerli üreticilerin küresel rekabette dezavantaj yaşayacağını dile getirdi.
Dahilde İşleme Rejimi hayati önemde ama denetim gerekli
Panelin dördüncü kısmında ise Dahilde İşleme Rejimi'ne (DİR) değinildi. Hakan Bozoğlu, ihracatçıların rekabet gücünü koruyabilmesi için bu mekanizmanın vazgeçilmez olduğunu belirtti. Orçun Günay ise, teminat şartlarındaki ani değişikliklerin özellikle küçük ve orta ölçekli şirketler için büyük risk oluşturduğunu söyledi.
Bahar Parladı, DİR belgelerinin geçerlilik sürelerinin daha sıkı takip edilmesinin sektördeki suistimalleri azalttığını, bu sayede piyasada daha şeffaf bir ortam oluştuğunu kaydetti. Zeynep Annak ise bakanlığın teminat oranlarını ani kararlarla değiştirme ihtimalinin ihracatçılar üzerinde baskı oluşturduğunu belirterek “Bu tarz düzenlemeler öngörülemez olduğunda şirketlerin planlama yapma imkanı kalmıyor ve bu da ihracatın sürdürülebilirliğini tehdit ediyor,” dedi.
Gelecek için temkinli iyimserlik
Panelin son bölümünde 2025 ve 2026’ya dair beklentiler konuşuldu. Zeynep Annak, otomotiv sektöründe talebin toparlanacağını belirterek “Türkiye, hem yeterince büyük bir pazar hem de dış etkilerle hızlı pozitif dönüş yapabilecek kadar esnek bir ülke. Kurumsal güveni artırabilirsek yabancı yatırımcıların ilgisi hızla artacaktır,” şeklinde konuştu. Orçun Günay ise, küresel ölçekte faiz indirimlerinin yatırımları teşvik edeceğini ve 2026’da çelik talebinde yeniden büyüme görüleceğini, ayrıca savaş bölgelerinde yeniden inşa faaliyetlerinin ve bölgesel talep artışlarının da sektör için yeni fırsatlar yaratabileceğini öne sürdü.
Parladı Metal’in Çerkezköy’de açacağı yeni tesisle hizmet ağını genişleteceklerini ve ihracat payını artırmayı hedeflediklerini açıklayan Bahar Parladı, zorlu dönemlerin yalnızca ayakta kalma mücadelesi olarak değil aynı zamanda geleceğe yatırım yapma fırsatı olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Hakan Bozoğlu ise, küresel ekonomideki normalleşmenin Türkiye’ye hızlı yansıyabileceğini ve sektörün 2026’ya daha güçlü gireceğini belirtti.
Panelin ardından Yatırım Finansman Kurumsal İletişim Direktörü Dr. Barış Esen ile Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara’nın gerçekleştirdiği sunumda, yakın dönemde küresel çapta etkili olması beklenen ekonomik tehditler, Türkiye’de para politikalarının yerel sanayi sektörünü nasıl etkilediği ve 2026’ya yönelik mali beklentiler ele alındı.