Herkese merhabalar, hayırlı işler. SteelOrbis’e bu röportaj imkanını verdiği için teşekkür ederim. Çelik servis merkezi, boru profil üretimi, toptan çelik ticareti ve demir çelik ihracatı alanlarında faaliyet gösteren Soybaş Demir Çelik, 1961 yılından beri ülkemiz demir çelik sektörünün öncü firmalarından olmuştur. 2023 yılını 167.000 ton çelik satışı ile kapattık ve 2024 ve sonrası için yeni yatırımlarımızla birlikte büyümeye devam etmeyi hedefliyoruz. Sohbetimize sorularınızla devam etmek isterim.
Talep ve fiyatlar açısından yassı çelik sektöründeki mevcut durumu nasıl yorumlarsınız?
Bildiğiniz gibi Mart ayında %50 seviyesine yükselen TCMB faiz oranıyla birlikte iç piyasa talebinde bir miktar yavaşlama gözlemlemekteyiz. İşlerin hızlı olması gereken ilkbahar aylarında beklenen talep artışı olmaması nedeniyle fiyatlarda da belirli bir düzeltme yaşandı. Tahminimce yaz aylarında da iç talep ve fiyatlar benzer seviyelerde yatay olarak seyredecektir. Avrupa Merkez Bankasının ve belki de FED’in bu yaz başlatabileceği faiz indirim süreci ise üçüncü çeyrekte ihracat talebinin artmasını sağlayabilir. Ama büyük ihtimalle faiz indirimlerinin ihracat talebini artırmasını Ağustos/Eylül aylarından itibaren görmeye başlayacağız. Bu da sonbaharla birlikte fiyatların yeniden yükselmesini sağlayacaktır. TCMB’nin de tahminen dördüncü çeyrekte faiz indirim kervanına katılmasıyla iç talepte de canlanma yaşanacaktır. Hem yurt içinde hem de tüm dünyada 2025-2026 yıllarında sürmesi beklenen faiz indirimlerinin 2024 yıl sonundan itibaren 2-3 yıl boyunca iç ve dış talebi ve de bunlara bağlı olarak fiyatları yukarı yönlü destekleyeceğini düşünüyorum.
Genel ekonomik durum ve kurdaki hareketlere bakıldığında kârlılıklar ne seviyede? Yakın zamanda bir iyileşme bekliyor musunuz?
Bilindiği gibi sektörümüzde yassı ve uzun çelik üreticileri, soğuk ve sıcak haddehaneler, boru profil üreticileri, tel ve çelik hasır üreticileri, ÇSM’ler, tüccarlar, traderlar gibi birçok farklı segment bulunmakta ve tüm bu segmentlerin kârlılıkları piyasa şartlarına göre farklı olarak seyredebilmekte. Ancak yüksek faizler nedeniyle iç ve dış talebin özellikle yılın ikinci çeyreğinde düşük seyretmesi, neredeyse tüm segmentlerin kârlılıklarının düşük seyretmesine yol açmış durumda. Artan faizler ve güven sağlayan yeni ekonomi yönetimi, ülkemize yurt dışından yüksek miktarda fon gelmesini ve kurlarda yatay bir dönemin başlamasını sağlamış durumda. 2024 yıl sonuna kadar döviz kurlarında enflasyonun altında bir artış bekliyorum. Kârlılıklarda ise 2024’ün dördüncü çeyreğinden itibaren artış olmasını ve 2025 ve 2026 yıllarında çelik sektöründe kârların 2024’ten daha iyi seviyelere ulaşmasını bekliyorum.
Hammadde ve girdi maliyetlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
ÇSM ve boru profil üretimlerimizin ana hammaddesi olan rulo sac maliyetlerimizi her zaman olduğu gibi yakından takip ediyoruz. Hazır stoklarımız ve fabrikalara verilmiş siparişlerimizin toplamı olan hammadde pozisyonumuz piyasadaki diğer oyuncularla yaptığımız görüşmelerden anladığımız kadarıyla uygun seviyelerde ve çok yüksek olmasa da belirli bir kârlılık sağlayacak seviyede. Çember, takoz, bor yağı, elektrik fiyatı gibi girdi maliyetlerimiz ise makul seviyelerde yatay seyretmekte.
Çin’in ihracatının yine artması bekleniyor, Türkiye’nin HRC ithalatında da öne çıkan bir pazar. Bu durumun Türkiye piyasasına etkileri ne olacak? Aynı zamanda Türkiye’nin hedef pazarlarındaki rekabet sizce nasıl etkilenecek?
Çin iç piyasasında yaklaşık 3 yıldır yaşanan inşaat sektörü kaynaklı durgunluk, pandemi sonrası artışa geçen Çin çelik ihracatının 2023 yılında 90 milyon ton seviyesine çıkmasına yol açtı. Çin çelik ihracatının 2024’te benzer seviyelerde devam ettikten sonra, 2025 ve sonrasında Çin iç piyasasındaki iyileşmeye bağlı olarak azalacağını, en azından artmayacağını öngörüyorum. Türkiye’nin Çin’den HRC ithalatında da 2023 yılında yaşanan deprem felaketinin de etkisiyle rekor seviyeleri gördük. Türk HRC fiyatlarıyla Çin menşeli HRC fiyatları arasındaki makasın 2023’te yüksek seyretmesi hem Çin’den HRC ithalatımızın yükselmesine hem de ihracat piyasalarında elimizin zayıflamasına yol açtı. 2024 ikinci çeyreğinden itibaren ise Türk ve Çin HRC fiyatları arasındaki fark makul bir seviyeye inmiş durumda ve Çin’den HRC ithalatı cazip olmaktan çıktı. Genel olarak HRC ihracatçısı diğer ülkelerin fiyatlarının Çin fiyatının üzerinde seyredeceğini düşünürsek; Türk HRC ve çelik ihracatının, Çin-Türk çeliği arasındaki fiyat farkı çok açılmadıkça artacağına inanıyorum. Ayrıca ithalat baskısı da azaldıkça, Türk çelik üretiminin yeni gelen kapasitelerle birlikte 2021’deki 40 milyon ton rekorunu 2025’te kıracağını tahmin ediyorum.
Orta Doğu’daki gelişmeler ticaret rotalarında ne gibi değişikliklere yol açtı? Bu durum Avrupa piyasasında Asya ile olan rekabeti nasıl etkiliyor?
İsrail’in Gazze’yi işgaline tepki olarak Yemenli Husilerin Kızıldeniz’de yaptığı gemi kaçırma ve rehin alma eylemleri sonucunda birçok gemi hattı Süveyş Kanalından geçmek yerine Ümit Burnunu dolaşmayı tercih etmeye başladı. Bu durum navlunlarda ve transit sürelerde artışa yol açtı. Uzak Doğu’dan Avrupa’ya çelik sevkiyatında artan maliyetler göreceli olarak Uzak Doğu’dan ithalatı zorlaştırırken ülkemize de nispi olarak avantaj sağlamakta. Avrupa iç piyasalarında yüksek faizler nedeniyle yaşanan durgunluk, faiz indirimlerinin başlamasıyla 2024 son çeyreğinde sona erip yerini talep artışına bırakırsa, Türkiye’nin navlun ve transit süre avantajları etkisini daha fazla gösterecektir.
AB, Haziran ayında süresi dolacak olan kotalara ilişkin inceleme başlattı. Sizce kotalar uzatılacak mı? Tonajlarda herhangi bir değişiklik bekliyor musunuz?
Yaptığımız görüşmelerden, gittiğimiz konferanslardaki konuşma ve sunumlardan anladığımız kadarıyla AB kendi çelik sektörünü 2026 yılında sınırda karbon düzenleme mekanizması devreye girinceye kadar kotalarla desteklemeye devam edecek. Bu nedenle kotaların Haziran’da uzatılacağını düşünüyorum. Umarım yanılırım ve en azından gümrük birliği ve AKÇT üyesi olan Türkiye için kotalar kalkar ama ne yazık ki pek umudum yok.
Türkiye’nin dört ülkeden HRC ithalatına karşı başlattığı antidamping soruşturmasında hala bir karar çıkmadı. Bu soruşturmadan bir vergi kararı çıkması halinde ne gibi değişiklikler bekleyebiliriz?
Bu konu hassas bir konu. Burada öncelikle, ülkemizin dampingli çelik ihraç eden ülkelerin açık pazarı olmasını yanlış bulduğumu ve bakanlığımızın proaktif olarak dampingli ürünlerin ülkemize girmesinin önüne geçmesi gerektiğine inandığımı belirtmek istiyorum. Ancak bunu söylerken Türkiye’deki birçok üreticinin de Türk çelik fiyatlarına göre daha ucuz olan ithal çelik hammaddeleri alıp haddeleyip, galvanizleyip, boru profil üretip dünyanın 200 ülkesine ihraç ettiğini unutmayarak; bu ihracatların azalmasına yol açabilecek uygulamalardan da uzak durulması gerektiğine aynı ölçüde inandığımı vurgulamak istiyorum. Sorunuza gelecek olursak, dört ülkeye açılan HRC antidamping soruşturmasının en geç Eylül-Ekim aylarında sonuçlanacağını ve bu ülkelerden en az 2-3’üne antidamping vergisi konulacağını düşünüyorum. Vergi konulacak ülkeler ve oranlara, ama en çok da piyasa şartlarına bağlı olarak, gelecek antidamping vergileri Türk HRC fiyatlarında bir miktar artışa yol açabilir. Ancak Çin-Türk HRC fiyatları arasındaki fark şu an olduğu gibi düşük seyrederse ve ithalat yapmak için cazip olmayan Çin fiyatları olduğu bir döneme denk gelirse, antidamping vergisi gelmesinin fazla bir etkisi olmayabileceğini de belirtmek istiyorum.
Galvanizli ve boyalı sac tarafındaki yatırımlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Özellikle de düşük talep ve zorlu ekonomik koşullar düşünüldüğünde yeni kapasitelerin tam anlamıyla kullanılabileceğini söylemek mümkün mü? Ayrıca bu yeni kapasiteler için hammadde teminin nasıl yapılması planlanıyor?
Türk çelik sektöründe ilk olarak inşaat demiri ve kütükte fazla kapasite oluştu, bunları boru profil, uzun hadde ürünleri takip etti. Son 10 yılda yapılan soğuk haddeleme, galvanizleme ve boyalı sac yatırımlarıyla birlikte fazla kapasite oluşan üretimlerimize bu ürünler de eklendi. Şimdilik fazla kapasite oluşmamış tek ürün HRC gibi duruyor ancak günümüzde fizibilite aşamasında olan bazı HRC yatırımları da 5-10 yıl içinde hayata geçerse, HRC’nin de fazla kapasite olan ürünler arasına girmesi söz konusu olabilir. Buradan şu sonucu çıkarmak istiyorum, evet iç ve dış piyasalarda talep azken, doğal ihracat pazarlarımıza korumacı önlemler nedeniyle ihracat yapamıyor durumuna düşersek, fazla kapasite olan ürünlerde üretimleri tam kapasiteyle devam ettirmemiz mümkün olmaz. Ancak kendi pazarımızı dampingli ürünlerden korursak, dampingli ürünlerin açık pazarı olmazsak, zamanında proaktif hareket edip, sen bana kota/vergi/koruma önlemi koyarsan ben de aynısını sana yaparım diyerek AB/ABD gibi ülkeleri ülkemize karşı korumacılık önlemleri almadan durdurabilirsek; çok efektif çalışan, çok iyi yetişmiş profesyonel kadrolara ve işinin başında yöneticilere, patronlara ve son teknolojiye sahip, karbon konusunda avantajlı çelik sektörümüzün, fazla kapasite de olsa gerektiğinde arzı kısarak, talep olduğunda da hazır kapasiteleri kullanarak uzun vadede sürdürülebilir kârlılıkları yakalayabileceğine inanıyorum.
Tüm okuyuculara, meslektaşlarıma ve çelik kullanıcılarına teşekkür eder, bol kazançlı günler dilerim.