SOGAD Yönetim Kurulu Başkanı Kerem Çakır ile 2024 yılının nasıl geçtiğini ve 2025 yılına dair beklentileri konuştuk.
2024 yılı çelik sektörü ve küresel piyasalar açısından nasıl geçti?
2024 yılı, yassı çelik sektörü için pek çok zorluk ve değişimle dolu, oldukça zorlu bir yıl olarak kayıtlara geçti. Küresel ekonomik belirsizliklerin ve sektörel talep dalgalanmalarının etkisi, özellikle soğuk, galvanizli ve boyalı sac üreticileri olarak faaliyetlerimizi derinden etkiledi. Çelik sektörünün ana müşterileri olan otomotiv, beyaz eşya, inşaat ve makine gibi sektörlerdeki talep daralması, üretim süreçlerimizi ve satış performansımızı ciddi şekilde baskıladı. Bu durumun yanı sıra, hammaddemiz olan sıcak sac alımında karşılaştığımız yüksek gümrük vergileri ve katma değeri yüksek olan ülkelere açılan antidamping davaları, kar marjlarımız üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Bu zorluklar, piyasanın genel durgunluğuyla birleşerek sektörümüz için çok boyutlu bir sorun haline geldi. Yüksek enflasyon oranları ve artan işçilik maliyetleri de maliyet yapılarımızı zorlayan temel unsurlar arasında yer aldı.
Küresel ekonomik belirsizliklerin etkisiyle soğuk ve galvanizli sac tüketiminde durgunluk yaşanırken, bu durum global fiyatların düşmesine neden oldu. Özellikle Avrupa Birliği’nde yaşanan ekonomik durgunluk, bizim için önemli olan bu büyük pazara erişimimizi sınırladı. Bununla birlikte, diğer ihracat pazarlarımızda da artan korumacılık önlemleri ve yüksek tarifeler gibi zorluklarla karşı karşıya kaldık. Ancak, tüm bu olumsuzluklara rağmen, sektör olarak elimizden gelen çabayı göstererek kısmen tatmin edici ihracat rakamlarına ulaşmayı başardık.
2024 yılı, tüm bu zorluklara rağmen sürdürülebilirlik alanında önemli bir değişim sürecine de sahne oldu. Avrupa Birliği’nin karbon emisyonlarına yönelik regülasyonları, çelik sektöründe üretim süreçlerini yeniden şekillendiren bir dönüşüm başlattı. Özellikle yeşil çelik projeleri ve çevre dostu üretim süreçlerine olan ilgi, uzun vadede sektörde daha katma değerli ve sürdürülebilir ürünlerin ön plana çıkmasına zemin hazırladı. Bu dönüşüm, yalnızca çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda rekabet avantajı yaratacak bir strateji olarak görülüyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, 2024 yılı hem çelik sektöründe yaşanan ekonomik zorluklar hem de sürdürülebilirlik adına atılan adımlar açısından kritik bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde sektörün bu süreçten edindiği derslerle daha dirençli ve yenilikçi bir yapıya kavuşacağına inanıyoruz.
2025 yılı için beklentileriniz nelerdir?
2025 yılı, çelik sektörü için zorlu bir yıl olacak gibi görünse de geleceğe dair umudumuzu koruyoruz. Küresel ölçekte ekonomik toparlanmanın özellikle yılın ikinci yarısından itibaren başlamasını bekliyoruz. Bu toparlanmanın, çelik sektöründe de hareketliliği artıracağını ve özellikle soğuk haddelenmiş, galvanizli ve boyalı sac gibi katma değerli ürünlere olan talebin büyümesini sağlayacağını öngörüyoruz.
Sürdürülebilirlik konusu, 2025 yılında da en önemli gündem maddelerimizden biri olmaya devam edecek. 2026’da finansal yükümlülükleri ile devreye girecek olan Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), 2025 yılını bu alanda daha yoğun hazırlıklarla geçirmemizi gerektirecek. Bu çerçevede, sektörün karbon emisyonlarını azaltma, enerji verimliliğini artırma ve geri dönüştürülmüş çelik kullanımı gibi alanlara yönelik yatırımlarına devam edeceğini düşünüyoruz. Ayrıca, Türkiye’nin 2025 yılının ilk aylarında yayımlaması beklenen İklim Kanunu da büyük önem taşıyor. Bu kanunun, Emisyon Ticaret Sistemi gibi düzenlemeleri içermesi ve Avrupa Birliği’nin karbon regülasyonlarıyla uyumu sağlamaya yönelik adımları hızlandırması bekleniyor. Şunu unutmamalıyız ki, AB ile uyumlanmak yalnızca bir gereklilik değil; aynı zamanda sektörde rekabet gücümüzü artıracak stratejik bir adım olarak karşımıza çıkıyor.
Elbette 2025 yılı da zorlukları beraberinde getirecek. Özellikle maliyet kalemlerimizdeki dalgalanmalar, maliyet yönetimi açısından önemli bir sorun yaratabilir. Bununla birlikte, soğuk haddelenmiş, galvanizli ve boyalı saclarda Çin ve Güney Kore’den yapılan ithalata karşı daha güçlü koruma önlemleri alınmasını bekliyoruz. SOGAD olarak başvurusunu yaptığımız bu damping soruşturmasının Türk üreticileri koruyacak şekilde sonuçlanması, yerli üreticilerin rekabette daha sağlam bir konuma ulaşmasını sağlayacaktır.
2025 yılında, SOGAD üyelerimizin devreye alacağı yeni yatırımlar ile birlikte, ihracatın önemi daha da artacaktır. Bu yatırımlar, üretim kapasitemizi ve ürün çeşitliliğimizi artırarak, yurt dışı pazarlarda daha güçlü bir şekilde rekabet etmemizi sağlayacak.
Sonuç olarak, 2025 yılının ilk yarısında, 2024 yılından devralınan zorlukların devam etmesi muhtemel görünüyor. Ancak, yılın ikinci yarısında sektörde toparlanma sürecinin başlayacağına inanıyoruz. Hem iç pazarda hem de küresel piyasalarda daha güçlü bir şekilde var olmayı ve sektörümüzü ileri taşımayı hedefliyoruz. Bu süreçte, maliyet yönetiminden sürdürülebilirliğe, ticaret politikalarından yenilikçi çözümlere kadar pek çok alanda proaktif bir yaklaşımla ilerleyeceğiz.