SteelOrbis’in daha önce bildirdiği gibi, İtalyan hurda, hammadde ve çelik distribütörleri birliği Assofermet, 15 Mayıs tarihinde Cinzia Vezzosi'yi yeni başkanı olarak seçti. Vezzosi, bu görevi üstlenen ilk kadın olmasıyla dikkat çekiyor.
Yeni göreviniz hakkında hisleriniz ve bu görevden beklentileriniz nelerdir? Kariyeriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Birliğe üye şirketlerin bu göreve beni uygun görmelerinden heyecan ve gurur duyuyorum, benim için büyük bir onur. Artık onları temsil ettiğim için kendimi sorumlu hissediyorum. Önümüzdeki üç yıl boyunca sektörün zorluklarıyla başa çıkmaya çalışacağız ve bu noktada şirketlerin menfaatlerini savunmak çok önemli. Bunu da bakanlıklar, Avrupa Komisyonu ve tüm ilgili kurumlarla ilişkilerimizi canlı tutarak yapacağız.
Ben 2004 yılında Zetamet şirketini kurduktan birkaç ay sonra Assofermet'e katıldım. Assofermet, bir girişimci olarak ilk tercihlerimden biriydi ve sektöre kattığı değer konusunda da hiçbir şüphem yoktu. 2005 yılında üye olduktan 10 yıl sonra ise Assofermet Metalli'nin başkanı seçildim. 2015-2021 yılları arasında iki dönem hizmet verdim. Bu sayede yönetimle yakinen çalışarak sektörümüzdeki başlıca sorunları ele alma imkânım oldu. 2021 yılında ise başkan yardımcısı seçildim. Bu da belirli konularla daha yakından ilgilenmemi sağladı ve girişimciler ve kurumlarla ilişkilerimi güçlendirdi. Birliğin çatısı altında geçirdiğim 20 yılda, bu görev için çok önemli olacağını bildiğim birçok yeterliliğimi geliştirme fırsatı buldum.
Yeni başkan olarak öncelikleriniz neler?
Hedeflerimden biri kurumlar arası ilişkileri güçlendirmek. Son birkaç yıldır çok çalıştık ve hem kendi ülkemizde hem Avrupa genelinde önemli kanallar ve sinerjiler oluşturmayı başardık. Şimdi bunları geliştirmek istiyorum.
Bununla birlikte Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), koruma önlemleri, atık sevkiyatı ve kritik hammaddelere ilişkin Risk Yönetimi Güvence Sertifikası (CRMA) gibi konuları da takip edeceğiz. Bazı durumlarda atık sevkiyatı tüzüğü gibi konular çok önemliyken bazı durumlarda CBAM gibi sektörler arası konuları ele alacağız. Sonrasında belirli konu başlıkları için görüşmelerimiz başlayacak.
Birliğe üye olan şirketlerin yine bir araya gelmeye, sektörün sorunlarını konuşmaya ve iletişim kurmaya istekli olmalarını umuyorum. Önümüzdeki üç yıl boyunca bir araya gelmek için fırsatlar yaratmak çok önemli olacak.
Assofermet'in temsil ettiği alanlarda inovasyonu ve sürdürülebilirliği nasıl teşvik edeceksiniz?
Sürdürülebilirlik belki de kapsadığımız sektörleri en çok ilgilendiren konulardan biri. Çok şanslıyız çünkü bu konuda duyarlı olan üyelerimizin kaynakları geri kazanarak ilgili sektörlere geri dönüştürülmüş çelik tedarik eden şirketlerle yakın ilişkileri var. Sürdürülebilirlik, çelik sektöründe öne çıkan bir konu. Çelik sektörünün bu alanda öncülük ettiğini ve farkındalık yaratmaya yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Şirketler hem enerji çözümlerine hem de operasyonel süreçlerini ve yönetim stratejilerini yenilemeye yönelik yatırımlar yaptı. Geçtiğimiz yıllarda piyasa bileşenlerine, yönetim ve finans alanlarında daha sürdürülebilir bir yaklaşımı benimseyebilmeleri için hem dijitalleştirme hem de ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim) konusunda eğitim verdik. Yine de halen yapılacak çok şey var. Şirketlerin krediye erişimlerinin kolaylaşmasında ESG performansları giderek daha büyük bir rol oynayacak.
Çelik ve hırdavat sektörlerinin önümüzdeki birkaç yıl içinde karşılaşacağı başlıca engeller hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ele almamız gereken birçok konu var. Bunlardan biri de SKDM ve 2026 yılında devreye girecek bu uygulama sektörü mali açıdan ciddi anlamda etkileyecek. Şirketler bunun şimdiden çok karmaşık olduğunu ve çok fazla sorumluluk getirdiğini düşünüyor. Çelik, metal ve hırdavat sektörlerini içerecek geniş bir alanı kapsıyor ve farklı varyasyonları olacak. Son birkaç gündür koruyucu önlemler çok gündemde ve çelik ticareti ile sevkiyatlarında büyük dikkat gerektiren sonuçlar doğuracak. Öte yandan şirketlerin önümüzdeki yıllarda uygulamaya geçireceği ve hem ülkeye hem de uyumluluk açısından dış piyasalara ek maliyetler getiren atık sevkiyatı yönetmeliği üzerinde çalışıyoruz. Bu konuda birçok zorlukla karşılaşacak olsak da kararlıyız.
Tedarik zincirindeki oyuncular arasındaki iş birliğini nasıl güçlendirmeyi planlıyorsunuz?
Ben yapıcı diyaloğa inanıyorum ve bu da görevimin bir parçası. Saygı çerçevesinde yürütülen açık ve objektif tartışmalar ilişkileri güçlendirir ve yeni, beklenmedik iş birliklerini beraberinde getirebilir. Kâr getiren bir tedarik zinciri şüphesiz tüm paydaşlar için önemli ve bunun herkesin katılımıyla korunması gerekiyor. Biz de bunun bir parçası olacağız.
İtalya çelik sektörünün mevcut durumu ve ileriye dönük beklentiler hakkında yorumunuz nedir?
Çelik sektöründeki gidişatı kısa ve orta vadeli olarak yorumlamak isterim. Kısa vadede, özellikle ciddi satışların yapıldığı Nisan ayının ardından talepte bir yavaşlama öngörüyoruz. Genel olarak bakıldığında; yatırım planlamalarının giderek daha karmaşık bir hale gelmesi, finansal sorunlar ve birçok bölgenin piyasa dışında kalması gibi sorunlar nedeniyle çelik tüketimi zayıf. Öte yandan 2007 yılından bu yana %40'lık bir düşüş gösteren çelik sektörü üretiminde kademeli olarak bir düşüş olmasından endişe ediyoruz. Aynı zamanda yeni kanun ve kısıtlamalardan etkilenen çelik tüketen sektör sayısı da giderek artıyor. AB kurumlarının tekrar rekabetçi bir şekilde ticaret yapılmasına izin veren koşullar yaratmaya odaklanmasını, üretici sektörleri korumaktan son kullanıcı sektörleri korumaya geçmesini, yani üreticileri korumaktansa üretimi korumaya önem vermesini sağlamalıyız.
Koruma önlemlerindeki son değişiklikler piyasa oyuncuları için ne ifade ediyor?
Koruma önlemlerindeki değişiklikler, çoğu piyasa oyuncusu için sürpriz oldu. Kota sisteminde, başta sıcak rulo sac ve filmaşin olmak üzere, radikal bir sıkılaştırmaya gidildi. Sıcak rulo sac için diğer ülkeler kategorisi altında bulunan her bir ülkeye %15 kısıtlama getirildi, bu da toplam kotanın %40 azalması anlamına geliyor. İç piyasada üretimin yavaşladığı bir zamanda Avrupa piyasasının 1,5-2 milyon mt sıcak rulo sacdan mahrum kalması gibi bir durumdan bahsediyoruz. Ayrıca bu değişiklik normalde, halihazırda verilmiş siparişlerin limanlara ulaşması ya da gümrükten geçmesi için tanınan 6 aylık süre de göz ardı edilerek hemen yürürlüğe alınıyor. Sonuç olarak diğer ülkeler kategorisindeki ülkeler önümüzdeki altı ay boyunca oyunun dışına itiliyor. Limanlarda malzeme fazlası olacak ve vergiden kaçmak ya da erteleme amacıyla limanlardaki tonajların gümrükten geçirilmemesi sonucu da “shrinkflation” yaşanacak.
Bir diğer önemli nokta ise, kota uygulamasının altı aylığına SKDM ile çakışacak olması. Bu iki sistemin çakışması ve üzerine mevcut antidamping vergileri ithalatı iyice zor ve riskli hale getirecek. Yine üretimi korumak için son kullanıcı sektörlerin korunmasına hiç önem verilmeden hareket edildiğini görüyoruz. Ayrıca SKDM de bazı endişeleri beraberinde getiriyor; karmaşık, yetersiz ve her şeyden önce tehlikeli çünkü AB imalat sektörünü kapsayan bir uygulama değil, imalat sektörünü Uzak Doğu’dan gelebilecek nihai ve yarı mamul ithalatına karşı korunmasız bırakıyor. Bu uygulama kökten bir değişimle basitleştirilmeli ve son kullanıcı sektörleri de kapsayacak şekilde genişletilmeli ve eğer düzgün bir şekilde işlemesini istiyorsak da ülke bazlı bir vergiye dönüşmeli. Ancak AB önceliklerini en baştan tanımlamaya yanaşmadığı sürece bunu yapmak çok zor.
Avrupa’da elektrik ark ocağı teknolojilerine yapılan yeni yatırımlar düşünüldüğünde bu durumun hurda tüketimini ve hurda akışını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Karbonsuzlaşma trendi sebebiyle Avrupa’da hurda talebinde artış olacaktır, en azından umudumuz bu yönde. Avrupa bu ürünün bolca bulunduğu tek kıta ama şu an talep olmadığı için ihracat yapmak zorundayız. Artan taleple birlikte hurda akışında bir değişiklik ve tedarikçilerin ihracattan ziyade iç piyasanın ihtiyacını karşılamaya istekli olması sonucu piyasada bir bölgeselleşme görebiliriz. Ancak elektrik ark ocaklı teknolojiye geçiş zaman alacaktır, bu yüzden de bu süreçte yine yüksek fırınlı üreticiler öne çıkmaya devam edecek. Yani orta vadede hurdadaki arz fazlasının güçlü ve istikrarlı bir taleple karşılaşması beklenmiyor. Ayrıca birçok etken de sürekli küçülen ve 2023 yılında tüm zamanların en düşük seviyesinde kaydedilen AB çelik üretimine göre şekillenecek. Bu da önümüzdeki dönemde görülecek gelişmeler açısından önemli bir rol oynayacak.
Ilva konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce bir umut var mı?
Bence var. İtalya Ticaret Bakanı Adolfo Urso ve komisyon üyeleri ile Taranto tesisini yeniden devreye almaya yönelik planlar konusunda toplantı yaptık. Bakanlık bu konuda oldukça kararlı, tesisin tekrar üretime başlamasına olanak tanıyacak koşulların yaratılması için sıkı bir çalışma yapılıyor. Durum şüphesiz ki kritik öneme sahip olduğu için bazı belirsizlikler de mevcut. Tesis, İtalya sanayisi için önemli bir varlık olmasının yanında, iç piyasadan tedarik yapamadığı için başka yerlerden malzeme arayışına giren çelik sektörü için de stratejik öneme sahip. Acciaierie d’Italia ve ilgili sektörler, korunması ve geliştirilmesi gereken bir ekonomik çerçeve oluşturuyor. Bu yüzden de bir umut olduğunu düşünmekle kalmıyor, aynı zamanda bütün bileşenler aynı amaç için hareket edersek Taranto tesisinin bir kez daha Avrupa’daki tesisler arasında önemli bir pozisyon elde edeceğine inanıyorum.
