5 Mart Salı günü İstanbul Marriott Hotel Asia’da SteelOrbis iş birliğiyle gerçekleşen Eurometal Çelik Günü & YİSAD Yassı Çelik Konferansı’nda konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, küresel enflasyonun Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerini ve çelik sektörüne tavsiyeleri ile banka olarak çözüm önerilerini katılımcılarla paylaştı.
Aran konuşmasına, 2022 yılında Rusya-Ukrayna savaşı, 2023 yılında ise 6 Şubat depremleriyle tüm ekonomi planlarının altüst olduğunu, İş Bankası’nın da 100. yılı olan bu yılın tüm piyasa için daha rahat geçmesini dilediğini söyleyerek başladı. Küresel enflasyonun başlıca nedenlerinden birinin 2008 yılı krizinin çözülme şekli olduğunu belirten Aran, bu krizden çıkış yolu olarak piyasaya çok fazla para basılmasının ardından pandemiyle birlikte yine parasal genişlemeye gidilmesinin küresel enflasyona yol açtığını ifade etti. Türkiye’nin ise iki kez ekonomi politikası konusunda “inatlaşarak” enflasyon kontrolünü kaybettiğini belirtti. Enflasyonun birinci sorun olarak gündemde yer aldığı 2023 yılının ardından önümüzdeki iki yılın da ekonomik açıdan zor geçmesini beklediklerini belirten Aran, “Önümüzdeki iki yıl tüm dünyada sıkışıklık devam edecek. Yine de dün açıklanan aylık %4,5 ve yıllık %67’lik enflasyon moralinizi bozmasın. En kötü dönem geride kaldı. 31 Mayıs 2023-31 Mayıs 2024 arasındaki bir yıl, genel seçimlerin etkisiyle, tarihimizin enflasyon açısından en kötü dönemi olarak kayıtlara geçecek. Bu yılı ise %40-45 oranında bir yıllık enflasyonla kapatacağımızı düşünüyoruz. Uygulanan sıkı para politikasının Nisan ayında maliye politikasında alınacak kararlarla daha da güçleneceğini, bunun da orta vadeli enflasyon hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlayacağını söyleyebiliriz. Bu doğrultuda yıllık enflasyonun 2025 yılı sonunda %22-25’e, 2026 yılı sonunda ise tekrar, alışkın olduğumuz %10’a ineceğini tahmin ediyoruz,” dedi.
Çelik sektörüne yönelik değerlendirmeleri ile çözüm önerilerini de paylaşan Aran, Çin’in iç talep daralmasının bir sonucu olarak ihracata yönelip tüm diğer ülkelerin satışlarını etkilediğini, Avrupa pazarında Türkiye’yi geçtiğini belirtti. Türkiye’nin 2023 yılında çelik ihracatının düşüp ithalatının arttığının ve 2012 yılından beri ilk kez hem yassı hem uzun mamul segmentinde üretimin tüketimin gerisinde kaldığının altını çizdi. Bu tablonun 2024 ve 2025 yıllarında tersine dönmesini beklediğini belirten Aran, “Bu sıkıntılı dönemde özellikle enerji ve iş gücü verimliliği konusundaki projelere yönelinmesi ve bu sıkışıklığın belki de bir yatırım fırsatı olarak görülmesi önemli. Enerji verimliliğini yeşil dönüşümle birleştirerek 2026 yılında başlayacak sınırda karbon düzenlemesinin gereklerini uygulamak, böylece ihracatta olası bir vergiden etkilenmemek ve hazır talep de canlanıyorken rekabette yer alabilmek Türk çelik sektörünün yapacağı en akıllıca iş olacaktır,” dedi. Aran, bu noktada banka olarak Türkiye’de üretim ile yatırımların durmaması ve ihracat gücünün azalmaması adına bankanın kendi kaynaklarıyla yatırım kredisi oluşturduklarını duyurdu. Bu kapsamda yatırımcıların 2 yıl ödemesiz, 10 yıl vadeli, 100-800 milyon TL’lik, %20’si öz kaynaklardan %80’inin bankadan finanse edilecek, %35 faizle kredi alabileceklerini belirtti. Aran, bu sayede önümüzdeki iki yılın yatırım açısından iyi değerlendirilmiş olacağını vurguladı.