Fikret Yeşilyurt: Türkiye çelik sektörü, gücünü iç piyasa sayesinde koruyor

Pazartesi, 07 Nisan 2014 16:47:51 (GMT+3)   |   İstanbul
       

Türkiye'nin en önemli çelik üreticilerinden Yeşilyurt Demir Çelik, aile şirketi özelliğini hiç kaybetmeden ulusal ve uluslararası alanda başarısını sürdürüp, şartların getirdiği zorluklara hızla uyum sağlayıp büyüyen bir firma. Yeşilyurt Demir Çelik Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Yeşilyurt ve Yönetim Kurulu Üyesi Sinan Yeşilyurt ile Barselona'da SteelOrbis 2014 Bahar Konferansı & 70. IREPAS Toplantısı'nda bir araya geldik.

Yeşilyurt Grup olarak Karabük'te başlayan demir çelik faaliyetlerinize Sivas'da  devam etmeniz ile birlikte, bölgedeki en önemli demir çelik üreticisi oldunuz.  Bize Yeşilyurt grubunun demir çelik serüvenini kısaca anlatabilir misiniz?

Yeşilyurt'un tarihi, bilinenden eskidir aslında. Dedemiz Hacı Yeşilyurt, ki Of'taki vergi numarası iki, Ziraat Bankası hesap numarası bir olan, Cumhuriyetin ilanından 12-13 yıl sonrasına denk gelen zamanlara dayanan, dönemin önde gelen tüccarlarındandı. O zaman dönemin şartlarında bankada hesap açması bile vizyonunun genişliğini göstermektedir. Babamlar altı erkek kardeşler ve her birine birer adet kamyon alınmış. İki amcamın ayrılması sonrasında yollarına devam eden dört kardeş

Karabük'te Fazlı Yeşilyurt, İskenderun'da Tahsin Yeşilyurt, babam Cemal Yeşilyurt ve en küçük kardeşleri Mustafa Yeşilyurt. Sanayiciliğe geçiş, ilk tesisin Karabük'te bir haddeyle 1977 yılında açılmasıyla gerçekleşiyor. Bu noktada, bir anekdotu aktarmak isterim. Sert bir mizaca sahip dedem ile konuşabilen tek kişi olan Fazlı Yeşilyurt, dedemize, yıllardır kazancımızın neticesinde artık ticarete geçme isteğini dile getirir ve fikrini sorar. Dedemiz, "Gittiğiniz şehirlerde en çok kimin işini taşıdıysanız, onun işini yapın," tavsiyesinde bulunuyor. Kardeşler, Karadeniz'in tüm demirini sürekli taşıyorlardı. Dolayısıyla Karabük'te 1969 yılında demir tüccarlığı yapmak üzere, başında Fazlı Yeşilyurt'un olduğu ofis kuruluyor. 1977'de haddehanenin alınması sonrasında 1980'de darbe yaşanıyor. Buna rağmen yeniden yapılanan Türkiye ile yaşanan krizlerde sıkıntıları fırsata çevirip büyüme sürdürülüyor. Sektörde İskenderun'un önemi de ortada olduğundan, bir amcamız Tahsin Yeşilyurt İskenderun'a geçiyor ve orada bir üs kurulmuş oluyor. Karabük'te kurulan ilk tesisin kapasitesi 150.000 tondu. O dönemde en büyük ocak 60.000 tondu. En büyük üretici 300.000 ton sıvı çelik seviyesinde üretim yapıyordu. Bizim kapasitemiz o döneme göre bölge için yeterliydi. 1987 yılında, o dönemde Samsun Türkiye'nin en büyük yedinci kentiydi. Samsun'da 420,000 ton/yıl kapasiteli ikinci çubuk haddehanesini kurduktan sonra 1997 yılında 420,000 ton/yıl kapasiteli çelikhane kuruldu. Yıllar içinde teknolojik gelişmeler ve kapasite artışları da dönemin ihtiyaçlarına sürüyor. Sürekli modernizasyon çalışmalarımızla birlikte hadde kapasitesini 800,000 ton/yıl'a, sıvı çelik kapasitesini de 1.200.000 ton/yıl'a çıkardık. Yılda 400.000 ton yarı mamul çıkarıyoruz. Haddehanede 8 mm - 50 mm ebatlarında her kalitede nervürlü inşaat demiri üretimi gerçekleştiriyoruz.

Yeşilyurt, sadece çelik üretiminde değil, yan sektörler ve farklı alanlarda da önde gelen çalışmalar yapıyor. Hem istihdam hem de üretkenlik anlamında önem taşıyan bu çalışmaları okurlarımız için özetleyebilir miyiz?

Çelikhanemiz kendi büyümesini sürdürürken, Samsun'da butik-orta ölçekli diyebileceğimiz, dünyada tek denebilecek şekilde deniz kenarında alışveriş merkezi inşa ettik. 2007 yılında 12-13 milyon ton elleçleme kapasiteli kendi limanımızı devreye aldık. Yaklaşık 110.000 ton'a kadar gemi yanaştırılan limanımız, Karadeniz havzasının en büyük, Türkiye'nin hatırı sayılır limanıdır. Bunların yanı sıra, enerji santralimiz de bulunuyor. Kurulu gücü 160 MW olan tesis, ikinci etap yatırımı ile 250 MW kapasiteye ulaşacak. Tüm bunların yanında, Trakya bölgesinde Rüzgar Enerji Santrali (RES) yapıyoruz. Gelecek beş yılda enerjiye ağırlık verme planlarımız mevcut. Enerjini Türkiye için anlamı, taşıdığı önemi anlatmaya gerek yok. Ancak enerji yatırımını herkes değil, belirli firmalar yapabiliyor. Bu açıdan baktığımızda, gelecek planlarımızı buna göre şekillendirmek Yeşilyurt'un vizyonu hakkında fikir veriyor düşüncesindeyim.

Mamul ihracatında yaşanan sıkıntılar, hammadde maliyetlerinin yüksek olması gibi sebepler Türk üreticilerin geçtiğimiz yıl nihai mamul üretimlerini daraltmalarına sebep oldu. Siz Yeşilyurt Demir Çelik olarak 2013 yılını nasıl kapattınız, beklentilerinizi karşılayan bir yıl oldu mu?

Biz de sektörle aynı noktadayız. Türkiye'de demir çelik sektörünün başardığı iş, gerçekten örnek gösterilmesi gereken bir duruma işaret ediyor. Tabi ki madenden doğrudan alıp katma değerin ülkede kalmasını biz de isterdik ancak Türkiye'de böyle bir maden bulunmuyor. Biz dışarıdan aldığımız hurdayı, ortalama 350-370 dolara ithal ettiğimizi varsayarsak, 600 dolarlar seviyesinde ve çelik sektörünün ihracatı son yıllarda düşüş yaşadıysa da, yaklaşık 16 milyar dolar seviyelerine ulaşan ve Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden biri. Bu kolay bir süreç değil. En önemlisi, ithalata rağmen cari açık vermiyoruz. Dünya devleriyle rekabette önemli bir başarıdır.

Ancak yol giderek tıkanıyor. Orta Doğu'da fabrikalar kuruluyor. Avrupa 2008 yılında bu yana gerçek anlamıyla kendine gelemedi ve kriz hala sürüyor. Türkiye son on yılda, iç piyasada yaşanan sıra dışı hareketlilik sayesinde ayakta durmayı başardı. Bundan sonrası için temennimiz Avrupa'nın silkelenip kendine gelmesidir. Orta Doğu'da yaşanan karışıklığın sona ermesi gerekiyor. Bu ana bölgelerde sıkıntılar aşılmadığı sürece, Türkiye çelik sektörü benzer sorunları yaşamaya devam edecek.

Sektör tüm bu sorunların arasında hızla alternatif pazarlar bulmak zorunda kaldı.

Evet. 2008 yılında kriz yaşanınca, çelik ihracatında o dönem %80'inden fazlasını oluşturan Avrupa bütünüyle devreden çıkınca Orta Doğu'ya yönelme oldu. Orada yeni pazarlar bulunurken dönem dönem Güney Amerika, Kuzey Afrika gibi dönemsel alternatifler pazarlar devreye girdi. Ancak bu bölgeler pazara girdiler çıktılar. Oysa biliyorsunuz, bizim işimizde süreklilik ve önünü görebilmek hayati önem taşıyor. Sektör yaklaşık beş yılda Orta Doğu ile ayakta kaldı diyebiliriz. Ancak Arap Baharı sonrasında piyasalarda yaşanan sakinlik, ardından önemli pazarlarımız olan İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde gerçekleşen çelikhane yatırımlarına Mısır, Cezayir gibi ülkeleri de düşününce pazarda önemli bir daralma yaşanıyor. Türkiye çelik sektörü, iç piyasası sayesinde gücünü koruyor. İç piyasanın dinamizmi sektörü ayakta tutuyor. Bu durumun sürekliliği ne kadar olacak? Bunu bilemiyoruz. Hepsinden önemlisi, devletten tam bu noktada istediğimiz teşviği alamıyoruz. Sektörün isteklerine aldığı cevap her zaman "Siz işinizi bilirsiniz," oluyor. Fakat üretim maliyetlerimizin %55-60'ını oluşturan enerjiyi ve gazı dünya standartlarını çok üzerinde kullanıyoruz. Bu yüzden sıkıntılar sürüyor.

Bu durumda, iç piyasanın sizin satışlarınızda, 2014 yılı ilk çeyreği için oranı nedir?

Sinan Yeşilyurt: Geçmişte ihracat-iç piyasa satış oranımız %65'e karşılık %35 seviyesindeydi dersek, bugün baktığımızda genel olarak %60-40 diyebiliriz. Geçtiğimiz yıl sorun yaşayan firmalar arasında özellikle yabancı para pozisyonunu ayarlayamayanların olduğunu belirtmek gerekli. Piyasada kambiyo sıkıntısı yaşandığını söyleyebiliriz.

Fikret Yeşilyurt: Sanayide en önemli ihtiyaç istikrar. Kurda yaşanan bedelleri on yılda bir kez, bir şekilde ödüyoruz. Böylesi zorlukların yaşandığı piyasada kısa aralıklarla piyasaya girip alım yapan pazarlar fazla bir şey ifade etmiyor. Yıl başlangıcında planlamanızda, hammadde alımlarını düşündüğünüzde, x pazar gelebilir, y pazar açılabilir diye sanayici planlaması olmaz. Üretmek değil ürettiğinizi pazarlayabilmek, pazarlayabileceğiniz malzemeyi üretmek önemlidir.

Önümüzde dönem için Yeşilyurt Demir Çelik için hedefleriniz nedir? Ürün bandınızı genişletmeyi ve kapasite artışına gitmeyi planlıyor musunuz?

Kapasite artışı, çok talep var, çok malzeme satıyoruz diye yapılmıyor. Kapasite artışında başlangıç noktası her zaman maliyeti azaltmak amacıyladır. Tonaj evet yükseliyor, ancak her zaman öncelik maliyetleri aşağıya çekmek noktasında oluyor ve bunu da yapmak zorundasınız. Üç ya da dört yıl sonra büyük olasılıkla, kesin diyebiliriz, kapasitemiz 1,7-1,8 milyon ton seviyesine çıkaracağız. Maliyet hesaplamalarımız bunu gerektiriyor. Peki Türkiye'de hangi kapasite oranlarıyla çalışıyor, diye bir soru gelirse. İstisna dönemler hariç, enerjinin pahalı olduğu saatlerde Türkiye'de kimse tam kapasite ile çalışmıyor. Türkiye'de yıl ortalamasına bakıldığında kullanılan kapasite %65-70 seviyelerindedir. Bedel herkes tarafından ödeniyor.

Yedi sekiz yıldır sıkıntı yaşayan Avrupa bir şekilde toparlanacaktır. Avrupa toparlanmadan, Türkiye'de iç piyasa - ihracat satış oranları değişmeyecektir.


Benzer Haber ve Analizler

Çin’de yerel ticari profil fiyatları hafifçe gevşedi

25 Mar | Uzun Ürünler ve Kütük

Ukrayna’nın yassı mamul ihracatı Ocak-Şubat döneminde %323,4 yükseldi

25 Mar | Çelik Haberler

Kardemir Nisan-Haziran dönemi için satış miktarlarını açıkladı

22 Mar | Çelik Haberler

İran’ın çelik ihracatı İran yılının ilk 11 ayında %7,6 yükseldi

20 Mar | Çelik Haberler

Çin’de yerel ticari profil fiyatları gevşedi

18 Mar | Uzun Ürünler ve Kütük

Çin’de yerel ticari profil fiyatları hafifçe düşmeye devam etti

11 Mar | Uzun Ürünler ve Kütük

Çin’de yerel ticari profil fiyatları çoğunlukla hafifçe gevşedi

04 Mar | Uzun Ürünler ve Kütük

Türkiye çıkışlı resmi ticari profil fiyatları gevşedi

01 Mar | Uzun Ürünler ve Kütük

Japonya’nın çelik ihracatı Ocak ayında %1,3 arttı

01 Mar | Çelik Haberler

Çin’de yerel ticari profil fiyatları düştü

26 Şub | Uzun Ürünler ve Kütük