Climease: SKDM maliyeti hesaplanırken ETS fiyatları da hesaba katılacak

Salı, 21 Ekim 2025 09:17:40 (GMT+3)   |   Brescia

AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nda (SKDM) 1 Ekim 2023’te başlayan geçiş dönemi sona yaklaşıyor. 1 Ocak 2026 itibarıyla tüm ithalatçı şirketler, ithal ettikleri malların karbon emisyon miktarlarını beyan etmek için SKDM sertifikası satın almak zorunda kalacak.

Avrupa Birliği tarafından getirilen bu sertifikaların maliyet hesaplaması, birçok faktörün hâlâ tanımlanma aşamasında olması nedeniyle oldukça karmaşık ve belirsiz hale geldi. Bu geçiş sürecinde sektör paydaşlarını bekleyen değişimlere ışık tutmak amacıyla İsviçre merkezli, SKDM maliyetlerini hesaplamak üzere özel yazılım geliştiren Climease’in CEO’su ve kurucusu Nicolas Endress ile bir röportaj gerçekleştirdik. 

En temelden başlayalım, SKDM nedir?

Temelde SKDM, AB’nin karbon sisteminde uygulanan fiyatla aynı seviyede bir karbon tarifesidir. Bu yeni sistem çelik, alüminyum, gübre, çimento ve diğer bazı sektörleri etkiliyor. AB’de yaklaşık 35.000 şirketi kapsayan bu mekanizmayla her ithalatçının SKDM maliyetinin ortalama olarak yılda yaklaşık 500.000€ olduğunu söyleyebiliriz ancak bu veriler oldukça dengesiz çünkü birçok şirket çok az ödeme yaparken, az sayıda şirket milyonlarca hatta onlarca milyon avro ödeme yapıyor. AB’nin SKDM’den yılda 13 ila 30 milyar € arasında gelir elde etmesi bekleniyor.

SKDM’ye neden ihtiyaç duyuyoruz?

Öncelikle iklim açısından aciliyeti olan bir durumdayız. Bilimsel olarak önümüzdeki beş yıl içinde küresel emisyonların yarı yarıya azaltılması gerektiği söyleniyor.

Avrupa Birliği’nde 15 yıldır Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) adlı bir karbon vergisi çerçevesi uygulamada ancak bu sistem şu anda yalnızca yerel üreticileri vergilendirdiği için belli bir ölçüye kadar işe yarıyor. Eğer bu karbon vergisi artırılırsa üreticiler vergiye tabi olmayan daha ucuz ithal mallara karşı rekabet gücünü kaybedebilir. İşte SKDM burada devreye giriyor; ithalata da yerel üreticilerin ödediğiyle aynı fiyatı uygulayarak rekabet koşullarını eşitliyor. AB sanayisinin de karmaşıklığına rağmen desteklediği bir sistem bu.

SKDM, ETS ile paralel mi ilerliyor, yoksa ETS’nin yerini mi alıyor? Etkisi nasıl olacak? 

ETS, 2006’dan beri mevcut olan ve 2015’ten bu yana düzgün şekilde işleyen bir sistem. AB’de yaklaşık 13.000 şirket her yıl ETS sertifikası satın almak zorunda. Yılın başında AB bazı sertifikaları ücretsiz olarak veriyor, kalanı ise açık artırmalar yoluyla satılıyor. Bir şirketin daha fazla sertifikaya ihtiyacı varsa AB’den ya da elinde fazla sertifikası bulunan başka bir şirketten satın alabiliyor.

Ancak bu mekanizma çok AB odaklı. Dolayısıyla örneğin Çin’den gelen bir ürün vergilendirilmiyor, bu da AB’deki yerel üreticiler için haksızlık. Bazı üreticiler, yeni sertifika satın almamak için üretimi durdurup ürünleri Çin’den ithal etmeye bile başladı. SKDM ile birlikte artık tüm ithalatın yerel üreticilerin ödediği ile aynı vergiye tabi olmasını sağlayacak.

Bu sertifikalar için koca bir pazar oluştu. Ana pazar, açık artırmalardan oluşuyor, ikincil piyasa ise şirketlerin, spekülatörlerin ve bankaların işlem yaptığı piyasadan oluşuyor. Bu ikincisi oldukça değişken ve oynak bir yapıya sahip.

SKDM, bu söz konusu piyasaya endeksli olacak yani bir ithalatçı alım yaptığında sertifika temin etmek zorunda. Bu da demek oluyor ki SKDM ETS’nin yerini almayacak, bu sistemi tamamlayıcı bir görev görecek.

Teknik olarak SKDM nasıl işliyor, ithalatçılar üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Son iki yıl esas olarak emisyon verilerinin toplanması ve raporlanmasına odaklandı. İthalatçılar bu raporlamaları yapmak için tedarikçilerden gelen verilerle emisyon hesaplamalarını yaptılar ancak verilerin doğruluğunu pek de sorgulamadılar. Çok teknik detaya girmeyeceğim ama gaz ve elektrik faturalarına bakarak emisyonlar hesaplanabilir.

Basit yöntem kullanıldığında bazı kurallar dahilinde emisyonlar hesaplanabilir. Karmaşık yöntemde ise şirketin tüm üretim süreçleri ayrıştırılarak bu süreçler takip edilir. Yani ilk yöntemde her ürün için tek bir emisyon faktörü kullanılırken, ikinci yöntemde her bir ürün için spesifik bir emisyon faktörü kullanılır.

Şirketlerin tedarikçilerinden emisyon beyanlarını almaları çok önemlidir. Örneğin Türkiye’de boru satan bir ihracatçı düşünün, hammadde olarak kullandığı çeliği başka bir üreticiden alıyor, o da kendi hammaddesini başka bir tedarikçiden temin ediyor olabilir. Nihai üretici toplam emisyonun yalnızca %10-30’u gibi çok küçük bir kısmından sorumluyken, asıl büyük kısım hammadde üretiminden kaynaklanıyor. Gerçek emisyon verilerini toplamazsanız AB’nin sağladığı daha yüksek “varsayılan değerleri” kullanmak zorunda kalırsınız ve bu da lehinize olmaz.

Yani tedarik zinciri boyunca ne kadar fazla gerçek veri toplarsanız beyan edeceğiniz emisyonlar o kadar düşük olur. Yakın zamanda emisyonların doğrulanması zorunlu hale geldiğinde yalnızca doğrulanmış gerçek emisyonlar veya varsayılan değerler kabul edilecek.

Finansal açıdan emisyonlar nasıl hesaplanıyor?

Bunun aşağıdaki görseldeki gibi bir formülü var.


İthalatçı, tedarikçinin emisyonları ile her ürün için belirlenen kıyas değer (benchmark) arasındaki fark üzerinden vergilendirilir. Bu kıyas değer, söz konusu ürünün üretilebileceği en yeşil yöntemi temsil eder. Yani vergilendirme, bulunduğunuz nokta ile ulaşabileceğiniz en iyi nokta arasındaki farktır.

İkinci olarak bu kıyas değer her yıl azalır çünkü ETS tarafında da bu değerler zamanla düşer. 

Yani amaç emisyonları azaltmak olduğundan değer azaldıkça daha yeşil üretim yapanlar daha az emisyon beyan ediyor ve dolayısıyla daha az vergi ödüyor değil mi?

Eğer yeşil emisyon beyan ederseniz çok düşük vergi ödeyebilir veya kıyas değerin altındaysanız vergiden muaf olabilirsiniz. Ancak şu an için sabit bir değer olan kıyas değer de zamanla azalacak.

Formüle göre ithal emisyonlar ile kıyas değer arasındaki fark ETS fiyatı ile çarpılır ve önceden ödenmiş bir karbon vergisi varsa düşülebilir.

Şirketler bu konuda ne yapabilir? Climease ne gibi destekler sağlıyor?

Asıl hedef daha yeşil tedarikçiler bulmak. Ancak bir şirketin yapması gereken ilk şey, tüm bu riskleri azaltmak ve fırsatı hesaplamak. Emisyon riskini azaltmak için tedarik zinciri boyunca doğrulama beyanları talep edilmelidir. Karbon ayak izi ne kadar doğrulanmışsa, o kadar iyi.

Ortalama ETS fiyatı için AB’nin kıyas değerleri açıklamasını beklememiz gerekiyor. Aslında Eylül ayında açıklanması planlanmıştı ancak 2026’nın ilk çeyreğine ertelendi. Bu yüzden şu anda tüccarlar ve üreticiler hangi kıyası kullanacaklarını bilmedikleri için adeta kumar oynuyor.

Climease olarak İsviçre merkezli test, denetim ve belgelendirme şirketi SGS (Société Générale de Surveillance) tarafından doğrulanmış kıyas değerleri kullanıyoruz. Ayrıca bu değerlerin en azından mantıksal olarak doğru olduklarından emin olabilmek için birkaç büyük çelik üreticisi ve tüccarıyla çalıştık. Ancak bunlar hâlâ revizyon sürecinde.

Son olarak her türlü karbon vergisi, SKDM maliyetinden düşülebilir. Ancak dürüst olmak gerekirse AB’deki emisyon ticaret sistemi oldukça kendine özgü bir yapıya sahip. Piyasadaki toplam sertifika miktarı her yıl azalıyor ve 2039 veya 2040’a gelindiğinde artık piyasada sertifika bulunmayacak. Yani şirketlerin karbon salımı yapmasına izin verilmeyecek. Bu, karbon vergisi sisteminin sadece yüksek bir vergi değil, aynı zamanda net sıfır taahhüdü anlamına geldiğini gösteriyor. Yani tüm mesele bu formülün riskini azaltmak ve bu kapsamda neler yapılabileceğini görmek.

Biz Climease olarak tedarikçilerin emisyonlarını hesaplayan bir yazılım sunuyoruz. Ekibimizde Türkçe ve Çince konuşabilen iki uzman var ve tedarikçilere bu konuda destek sağlıyorlar. SGS tarafından doğrulanmış ve büyük çelik tüccarları tarafından onaylanmış kıyas değerler kullanıyoruz. Formüldeki son faktör açısından bakıldığında şu anda aslında hiçbir ülkede uygulanan bir karbon vergisi yok, bu yüzden önümüzdeki bir ila üç yıl içinde işler daha ilginç hale gelebilir. Kısacası SKDM hâlâ belirsizliklerle dolu bir sistem.

Yani belki de gelecek ay bu röportajı boşa yapmış olacağız.

Evet, gerçekten çok karmaşık ama bence bu konuda piyasanın daha fazla eğitilmesi gerekiyor. Bizde araç var, yazılım var ve bunun temel, orta ve üst seviye olmak üzere farklı sürümleri mevcut. Ancak şu anda şirketlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey, bu konuda bilgi sahibi bir uzmanla konuşmak. Biz SKDM’yi sadece bir fikir aşamasındayken takip etmeye başladık ve o zamandan bu yana küçük üreticilerden büyük tüccarlara kadar yaklaşık 500 şirkete yardımcı olduk.

Daha fazla bilgi için: https://climease.com/en/


Etiketler: Avrupa 

Benzer Haber ve Analizler

Türkiye’de yerel hurda alım fiyatları alt sınırdan yükseldi

24 Eki | Hurda ve Hammadde

Küresel hurda piyasasına bakış: Türkiye ithal hurda piyasasında artışlar sona erdi, Asya piyasası ağır yağışlardan ...

24 Eki | Hurda ve Hammadde

Türkiye çıkışlı ticari profil fiyatları değişmedi

24 Eki | Uzun Ürünler ve Kütük

Türkiye’de kutu profil fiyatları yatay ancak görünüm aşağı yönlü

24 Eki | Boru

Türk üreticiler gemi hurdası alım fiyatlarını 355$/mt’a çıkardı

24 Eki | Hurda ve Hammadde

Türkiye’de kaplamalı sac talebi zayıf, haddeciler indirim uyguluyor

24 Eki | Yassı Ürünler ve Slab

Çemtaş refrakter değişimi için üretime ara verecek

24 Eki | Çelik Haberler

TÇÜD: Türkiye çelik üretimiyle Avrupa’da lider, korumacılık ihracatı zorluyor

24 Eki | Çelik Haberler

Türkiye sıcak rulo sac piyasası yatay, en cazip ithal teklifler Çin ve Rusya’dan geliyor

23 Eki | Yassı Ürünler ve Slab

Türkiye’de spot yassı mamul fiyatları değişmese de görünüm olumsuz

23 Eki | Yassı Ürünler ve Slab





iLab Ventures
Kariyer.net  -  Sigortam.net  -  Arabam.com  -  Cimri  -  Emlakjet  -  Endeksa  -  HangiKredi  -  Neredekal.com  -  Chemorbis