Avrupa Komisyonuna bağlı Ortak Araştırma Merkezi’nin (JRC) verilerine göre Avrupa Birliği, 2018–2024 döneminde üretimin %20 azalmasına rağmen halen dünyanın en büyük çelik üreticilerinden biri konumunda bulunuyor. AB çelik sektörü, demir cevheri ve koklaşabilir taş kömürünün %75’ini ithal ediyor. Bu durum, tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve döngüsel malzeme kullanımının artırılması gerekliliğini ortaya koyuyor.
JRC'nin Avrupa hammadde sektörlerine yönelik yürüttüğü Hammadde Bilgi Sistemi (RMIS 2025) kapsamında çelik ve hurda segmentlerindeki mevcut trendlere dair yayımlanan iki raporda küresel ticaret gerilimleri ve karbonsuzlaşmaya dair yönetmeliklerin sıkılaştığı bir ortamda yüksek kaliteli hurdanın Avrupa çelik üreticileri için stratejik bir hammaddeye dönüşeceği vurgulandı.
Döngüsellik ve karbonsuzlaşma: Elektrik ark ocağı ve DRI, AB çelik üretimini yeniden şekillendirecek
JRC’nin tahminlerine göre geleneksel yüksek fırın–bazik oksijen fırını (BF-BOF) yönteminin yerini giderek elektrik ark ocağı ve hidrojene dayalı doğrudan indirgenmiş demir teknolojileri alacak. 2035 yılına kadar elektrik ark ocağı temelli üretim modellerinin AB çelik kapasitesinin üçte ikisine ulaşması bekleniyor ve bu oran bugün %41 seviyesinde.
Bu dönüşüm, çelik sektörünün AB’nin toplam karbon salımının %5-6’sını oluşturduğu düşünüldüğünde emisyonların azaltılması açısından kritik önem taşıyor. Aynı zamanda bu süreç, Temiz Sanayi Anlaşması, Çelik ve Metal Eylem Planı ve 2026’da yürürlüğe girmesi planlanan Döngüsel Ekonomi Yasası ile de uyum içinde ilerliyor.
Bununla birlikte JRC, elektrik ark ocağı teknolojisinin rekabet gücünün yüksek elektrik maliyetleri nedeniyle sınırlı kaldığını ve otomotiv ile silisli çelik uygulamalarında kullanılabilecek yüksek kaliteli hurda arzının yetersiz olduğunu belirtti. AB’deki elektrik fiyatları, ABD’nin ortalamasının iki katının üzerinde seyrediyor.
Hurda arzı ve ihracat dinamikleri: AB küresel ticarette lider
Hurda giderek Avrupa’nın “yeni hammaddesi” olarak görülüyor. Ancak AB, topladığı hurdanın yaklaşık %20’sini ihraç ediyor ve bu tonajın %60’ı Türkiye’ye, %10’u Mısır’a ve %5’i Hindistan’a sevk ediliyor.
2014-2023 döneminde AB hurda ihracatı neredeyse %50 artarak 12 milyon mt’dan 19 milyon mt’a yükseldi. Aynı dönemde çelik üretimi ise düşüş gösterdi. 2024’te ihracat 16,2 milyon mt’a gerilese de AB hâlâ küresel hurda ihracatının %30’unu tek başına gerçekleştiriyor ve bu alanda ABD’yi geride bırakarak dünyanın en büyük tedarikçisi konumunda bulunuyor.
JRC verilerine göre ihraç edilen malzemenin %87’si orta ve düşük kaliteli hurda sınıflarından (E40 ve E46) oluşuyor. Bu kaliteden hurdalar, yüksek kalite gerektiren çelik üretimleri için uygun değil. Toplama ve ayrıştırma süreçlerinin iyileştirilmesi, her yıl E40, E1 ve E3 kalitelerinden 20-40 milyon mt ilave hurdanın geri kazanılmasını sağlayabilir. Bu da hem yeni elektrik ark ocağı kapasitesini destekleyecek hem de birincil demir kaynaklarına olan bağımlılığı azaltacak.
Küresel rekabet: Çin ve ABD hurda piyasasını yeniden şekillendirecek
Raporlar, küresel hurda için arz-talep dengesinin önümüzdeki yıllarda daha da bozulabileceği konusunda uyarıda bulundu:
- ABD: Çelik ve alüminyum ithalatına getirilen %50’ye kadar vergiler, ABD’deki yerli çelik üretimini artırarak hurda talebini 8 ila 27 milyon mt arasında yükseltebilir. Bu artış, ülkenin ihracat hacimlerini azaltma potansiyeli taşıyor.
- Çin: Elektrik ark ocaklarının toplam üretimdeki payını %10’dan %15’e çıkarmayı hedefleyen Çin, bu sayede yıllık yerel hurda talebini 45 milyon mt artırabilir. Bu tonaj, AB’nin ihracat sonrası hurda arzının yaklaşık yarısına denk düşüyor.
Bu iki eğilimin eşzamanlı gerçekleşmesi halinde, Avrupa önümüzdeki on yılda hurda tedarikinde ciddi rekabet baskısıyla karşılaşabilir. JRC, bu nedenle ticaret akışlarının kalite temelli izlenmesini ve stratejik hurda tutma politikalarının uygulanmasını öneriyor.
AB’nin dönüşüm hedefi: Karbon yoğun üretimden döngüsel dayanıklılığa
JRC’nin yayımladığı iki rapor Avrupa’nın karbonsuz çelik geleceği yalnızca hurda miktarına değil, hurdanın kalitesine bağlı olacağı mesajını verdi.
AB, kalite odaklı düzenlemeleri başarıyla uygular, ileri dönüşüm teknolojilerini teşvik eder ve ticaret politikasını döngüsel ekonomi hedefleriyle uyumlu hâle getirirse hem rekabet gücünü hem de iklim hedeflerini güvence altına alabilir. Aksi takdirde bölgenin en değerli hammaddesini ihraç ederken, aynı zamanda yüksek emisyonlu çelik ithal etme riskiyle karşı karşıya kalacak.
