Türkiye çelik piyasalarında genel anlamda bir sessizlik hakim gibi görünse de aslında sessiz bir fırtına yaşanmaktadır. Galvaniz ve soğuk rulo malzeme kullanan birçok beyaz eşya üreticisi ve satıcısı firma, yassı ürünlere uygulanan vergilerden şikayetçidir. Bilindiği gibi ithal yassı ürünlere uygulanan ithalat vergisinin de etkisiyle iç piyasada bir süredir malzeme sıkıntısı yaşanmaktaydı. Bu malzeme sıkıntısı, talebi canlı seyreden beyaz eşya üreticilerini sıkıntıya sokmuş durumdadır. Erdemir'den yeteri kadar malzeme tedarik edemedikleri, için, iç piyasadan yüksek ücretlerle malzeme almak zorunda kalmışlardır. Bu durum yüzünden verginin kaldırılması yönündeki isteklerini devlet nezninde de dile getirmiş durumdadırlar. Ancak, talebin diğer sektörlerde çok düşük olması yüzünden arzın da düşük seyretmesi ve yurt dışından çok malzeme girişi olmaması iç piyasadaki fiyatların düşmesini de engelledi. Erdemir Ekim ayı siparişlerinin de çoğunu doldurmuş durumdadır. İsdemir'in de kapasite artışına gitmesi ve Erdemir'in ihracatını düşürmesinin etkisiyle, önümüzdeki dönemde malzeme sıkıntısının bitmese bile hafifleyeceği kesindir.
Söz konusu kapasite artışları fiyatları nasıl etkileyecektir? Öncelikle gerek Erdemir'in Ekim üretimlerini şimdiden satmış olması, gerek ithal malzemenin piyasaya az bir oranda girmesi nedeniyle fiyat seviyelerinin iki -üç aylık sürede seviyelerini koruyacakları tahmin ediliyor. Hatta önümüzdeki dönemde fiyatların maliyet baskısı ve yurt dışı piyasalardaki canlılıkla beraber yükselmesi beklenebilir. Bilindiği gibi Asya'da yaşanan canlılık hammadde fiyatlarını bir nebze yukarı çekmiş durumdadır. Özellikle Çin ve Hindistan'ın malzeme talebi geçen senenin aynı dönemine oranla yükselmiştir. Bu gelişmeler hurda fiyatlarını dünya çapında ortalama 310$/mt seviyelerine kadar yükseltmiş görünüyor. Eylül ayının başı itibarıyla Avrupa' nın da tatilden dönmesi, otomotiv gibi çeliğin yoğun kullanıldığı sektörlerin tekrar üretime başlamasıyla talep belirli bir oranda canlanacak gibi görünmektedir. Yani tüm veriler Eylül ayının hareketli olacağı yönündedir.
Eylül ayında gerek Avrupa gerekse BDT ülkelerinde birçok fırının tekrar üretime geçeceği de bilinen önemli bir gerçektir. Bu fırınların üretime başlaması ile beraber Ekim ayı ortası ve sonrası dönemde arzın artacağı kesindir. Peki talep aynı oranda dengeleyici olabilecek mi sorusunun karşılığı tahminden öteye geçmemektedir. Bu nedenle birçok firma Ekim ayı sonrası dönem için temkinli konuşmayı tercih etmektedir. Fiyatların iki aylık dönemde canlılığını koruyacağından herkes emindir. Ancak sonrası için belirli bir fikir yoktur.
Ancak, unutulmaması gereken bir gerçek daha var ki o da Eylül ayında devreye giren fırınların talepleriyle beraber hammadde fiyatlarının da belirli bir yükseliş göstereceğidir . Bu durum maliyetlere yansıyacaktır. Hatta bu aşamada yaşanan hammadde fiyat artışların büyük bir bölümü devreye girecek olan fırınların malzeme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Gelen haberler ve yaşanan gelişmeler önümüzdeki bir ya da iki ayda özellikle fiyatların güçlü seyredeceği yönünde sinyaller veriyor. Ancak talep ne derece canlanacak sorusuna gelince, Asya dışındaki piyasalarda talebin kademeli oranda artacağı yönündedir. Yani ani bir artış olmayacaktır. Olsa bile bu suni bir artış olacaktır. 2008 yılı başında yaşanan gelişmeler gibi son kullanıcıdan daha çok ticaret firmalarının arasında malzemenin dönmesi ile fiyatlar şişecektir. Bu yüzden fiyat artışlarının sağlıklı olup olmadığını anlamak için nihai çelik kullanıcılarının talebine bakmak her zaman çok daha gerçekçi olacaktır. Asya'daki talep dışında başka bir bölgede talep patlamasının olmadığı kesindir. Ancak fiyatlar yükseldikçe kar amacı güdülerek normalden fazla girilebilecek stoklar fiyatları olması gerektiği yerden daha yukarılara taşıyıp yeni bir stok fazlalığı yaratabilir ve bu durumda yine sıkıntı yaşanabilir. Bugünlerde yaşanan gelişmelere bakarsak finansal güvenin eskiye tam dönmese de olumlu havanın her noktada görüldüğü söylenebilir. Bunun reel sektöre yansıması Çin ya da Hindistan gibi ülkelerde çok daha rahat görülürken, krizden ağır hasar alan diğer bölgelerdeki etkilerinin yavaş yavaş artacağı ve 2010 yılında çok daha kendini göstereceği kesindir. O nedenle fiyatlarda yaşanabilecek ani artışlar olursa bunun çok sağlıklı olmadığını söylemek yanlış olmaz. Bu yüzden temkinli ve kontrolcü bir şekilde hareket etmek gerekmektedir.