Talep ve fiyatlar açısından yassı çelik sektöründeki mevcut durumu nasıl yorumlarsınız?
Talep global olarak hala zayıf ve bu yılın sonuna kadar da böyle devam edeceğini tahmin ediyoruz. Belki son çeyrekte Avrupa merkezli bir toparlanma görülebilir, bunun da mutlaka piyasalara olumlu etkisi olacaktır.
Uzak Doğu tarafında da yerel pazarlarda yeniden hareketlilik başlamadığı sürece fiyat rekabeti sert devam edecektir.
Fakat Türkiye özelinde enflasyon ve faiz oranlarında kalıcı düşüşü yakalayamadığımız müddetçe piyasaları rahatlatmamız pek olası gözükmüyor.
Genel ekonomik durum ve kurdaki hareketlere bakıldığında kârlılıklar ne seviyede? Yakın zamanda bir iyileşme bekliyor musunuz?
Bir tarafta talebin zayıf olması sebebiyle stok sirkülasyonunun yavaş seyrettiği ve fiyat baskısının devam ettiği, diğer tarafta ise enflasyon ve faiz oranlarındaki yükseklik sebebiyle de hem üretim maliyetlerinin arttığı hem de finansal kaynakların daraldığı bir dönemde kârlılıkların çok düşük seyretmesine şaşırmamak lazım. Enflasyona rağmen kurun stabil kalması uluslararası rekabette tabii ki belimizi bükse de ihracat için ara malı ithalatı yapan bir ülke olduğumuzu göz önünde bulundurursak fiyat istikrarı ve enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamak adına kurun dengeli gitmesinde fayda görüyoruz. Global piyasalarda hiç beklenmedik gelişmeler olmadığı taktirde 2025 yılı ilk yarısına kadar kârlılıklar açısından zorlayıcı şartların devam edeceğini öngörüyoruz.
Hammadde ve girdi maliyetlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Global talebin zayıf olması sebebiyle hammadde fiyatlarında baskı devam ediyor, ara sıra artış hareketleri gözlemlesek de kalıcı bir artış rallisi beklemiyoruz. Olası düşüşlere karşı yüksek girdi maliyetleriyle yakalanmamak adına da stok planlamalarını biraz daha kısa vadeli yapmaya çalışıyoruz.
Çin’in ihracatının yine artması bekleniyor, Türkiye’nin HRC ithalatında da öne çıkan bir pazar. Bu durumun Türkiye piyasasına etkileri ne olacak? Aynı zamanda Türkiye’nin hedef pazarlarındaki rekabet sizce nasıl etkilenecek?
Dünya çelik piyasalarında Çin en büyük üretici konumunda, dolayısıyla Çin ve Asya pazarında yerel talep artmadığı sürece tüm dünya sert fiyat rekabetiyle karşı karşıya kalmaya devam edecektir. Bunun önüne geçmek için ithalata kısıtlamalar koymak kolay çözüm, fakat dolaylı sonuçlarının ülkelerin faydasına mı yoksa zararına mı olacağını doğru analiz etmek lazım. Her üründe rekabetçi olamayız, ülkemizde üretim maliyetlerinin de eskiye nazaran yüksek olduğunu dikkate alırsak, Türkiye’nin ucuz hammadde kaynaklarını kendi menfaatine nasıl kullanabileceğini değerlendirmesi ve katma değerli bitmiş ürün üretimine odaklanması gerektiğini düşünüyoruz.