Talep ve fiyatlar açısından yassı çelik sektöründeki mevcut durumu nasıl yorumlarsınız?
Yüksek faizler ve ekonomik durgunluklar sebebiyle talep güçlü değil maalesef. Fiyatlar da bu sebeple baskılanmış; hatta oldukça düşük bir seviyede. Sektör genelinde düşük talep ve yüksek para maliyetleri sebebiyle stok seviyeleri de düşük. Stok seviyeleri düşük olsa bile, talep gelecek adına umut vermediği için fiyatlar yukarı çıkamıyor. Ne zaman olacak söylemek zor ama iyimser haberler gelip, biraz canlanma olduğunda, mutlaka alımlar olacak ve fiyatlarda bir hareketlilik görülebilecektir. Şimdilik talep zayıf, fiyatlar ise bir süredir dibe yakın bir noktada yatay seyrediyor. Tüm sektör olarak olumlu haberler gelmesini bekliyoruz. Avrupa ve Amerika’da faiz düşürmeleri başladığı noktada talep biraz daha canlanacaktır ve bu durum da sektörü kademeli olarak hareketlendirecektir. Bununla birlikte Çin’de de iç talebin zayıf olması global piyasayı bu yıl boyunca olumsuz etkilemeye devam etti. Son dönemde Çin yönetiminin gayrimenkul piyasasını desteklemek için açıkladığı teşvik paketi beklentileri hafifçe olumlu etkilemekle birlikte, bu etkinin geçici olup olmayacağını ilerleyen günlerde görebileceğiz.
Genel ekonomik durum ve kurdaki hareketlere bakıldığında kârlılıklar ne seviyede? Yakın zamanda bir iyileşme bekliyor musunuz?
Yatırımcılar için en büyük sorun belirsizlik. Son zamanlarda biraz daha normalleşti piyasa. Bu olumlu. $/TL tahmin edilebilir hale geldi. Özelikle seçim öncesi dönemde, dolar 50 olacak, 60 olacak diye haberler okumak, herkesin düzenini bozuyordu. Son dönemde yurt dışından yüksek faiz bedeliyle de olsa, döviz çekebiliyoruz. CDS’imiz düştü nispeten ama bakarsanız aslında çok daha düşmesi lazım. Gidilecek yolumuz var. Gri listeden çıkma ve bir sefer daha not artışı bekliyoruz. Son iki yıldır ekonomik garipliklerin etkileri 2 ayda silinemiyor maalesef. Daha olumlu bir gidişat olsa da daha gidecek çok yolumuz var. Zaman içerisinde daha normalleşeceğimize inanıyorum.
Hammadde ve girdi maliyetlerinizle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Türk sanayicisi olarak dünyanın en pahalı enerjilerinden birini kullanıyoruz. Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ekonomisi ve gene dünyanın en pahalı finansal maliyetlerinin olduğu bir ortamın içerisindeyiz. O nedenle hem finansal hem genel giderler hem işçilik maliyetleri zorlayıcı bir şekilde artmış vaziyette. Tüm bu etmenleri yurt dışındaki rakiplerimizle karşılaştırınca, Türklerin yaptığı bence mucizevi bir başarıdır. Maça maliyetler açısından 5-0 yenik başlıyoruz; yine de bu dönemi kötü atlatmıyor olmak önemli. Sektörde yatırımlar hala devam ediyor. Biz de teknolojiye ve yüksek kapasiteli ve iş gücü verimliliğini öne çıkaran makinalara yatırım yaptık. Günümüzün gerçek maliyetleriyle baş etmenin başka yolu yok çünkü.
Çin’in ihracatının yine artması bekleniyor, Türkiye’nin HRC ithalatında da öne çıkan bir pazar. Bu durumun Türkiye piyasasına etkileri ne olacak? Aynı zamanda Türkiye’nin hedef pazarlarındaki rekabet sizce nasıl etkilenecek?
Yukarda bahsettiğim gibi, Türk sanayisi en yüksek enerji, en yüksek enflasyon ve genel gider ve en pahalı finansal maliyetlerle kahramanca bir savaş veriyor. Bu dönemde yatırım yapan, ihracat yapan, düzenini koruyan tüm firmalar takdir edilmeli. Bu kahramanların vergilerle korunması lazım bence. Döviz açığı olan bir ülkede ithalata bu kadar kolay izin verilmemeli. Hem sıcak sac hem de galvanizli rulo ve bantlar için ilave AD vergileri için bir çalışma olduğunu biliyoruz. Bence Çinlilerin kapasite fazlasını Türkiye’ye boca etmesine engel olmalıyız. Avrupa, Amerika gibi ülkeler sanayisini çok ciddi koruyor. Bizim kahramanca mücadele eden sanayicimiz ise daha az korumaya sahip. Yurt dışında bize de vergi ve AD olmasa, burada da ihtiyaç yok. O zaman çünkü biz de rahatlıkla ABD ya da AB’ye ihracat yapabiliriz. Çinli de yapabilir ihracatını buralara ve o zaman da bizi bu kadar rahatsız edemezdi. Yani ya her yerde serbest ticaret olmalı. Bir yerde olmuyorsa, o zaman her ülke kendi sanayisini korumanın yolunu bulmalı. Tüm dünyada serbest ticaret bence en ideali ama bugün gerçekçi görünmüyor.
Orta Doğu’daki gelişmeler ticaret rotalarında ne gibi değişikliklere yol açtı? Bu durum Avrupa piyasasında Asya ile olan rekabeti nasıl etkiliyor?
Navlunlar arttı. Transit süreler arttı. Bu Türkiye’nin lehine bir durum tabii. Avrupa’da durgunluk biraz normalleşince, bu avantajımızı kullanabiliriz. Diğer taraftan İsrail, Türk çelik sektörü için önemli bir pazardı. Korumacı önlemler ve düşük talep nedeniyle ihracatta zaten zorlanan sektör bu pazardan çıktığı için diğer ihracat bölgelerinde rekabet daha da arttı.
AB, Haziran ayında süresi dolacak olan kotalara ilişkin inceleme başlattı. Sizce kotalar uzatılacak mı? Tonajlarda herhangi bir değişiklik bekliyor musunuz?
AB kota uygulamasını ABD’nin Section 232 uygulamasına bağlı olarak başlattığı için ABD’nin %25 vergi uygulamasında olumlu bir gelişme olmadan Avrupa’nın kotaları kaldırmasını beklemek hayal olur. Ayrıca fabrikaların yeşil geçiş maliyetlerini karşılamak için çelik fiyatlarının yüksek kalmasına ihtiyacı var ve talebin zaten zayıf olduğu bu dönemde Avrupa pazarının koruma olmadan ithalata maruz kalması riskini alacağını düşünmüyorum. Geçtiğimiz yıllarda kotalarda artış olmuştu ama bu yıl için bir artış olmayabilir.
Türkiye’nin dört ülkeden HRC ithalatına karşı başlattığı antidamping soruşturmasında hala bir karar çıkmadı. Bu soruşturmadan bir vergi kararı çıkması halinde ne gibi değişiklikler bekleyebiliriz?
Karar çıkmadan ve uygulanacak antidamping oranı netleşmeden nasıl bir etki oluşacağına ilişkin yorum yapmak zor ama bu ülkelerden yapılan ithalat zaten genellikle DİİB’li olarak yapılıyor ve antidamping vergisi teminata bağlanıyor. Dolayısıyla çok büyük bir etki oluşmayabilir. Vietnam vb ülkelerden yapılan ithalatta artış olabilir. Bununla birlikte sıcak sac üretiminde Türkiye’nin üretim kapasitesinde son yıllarda artış olması da vergi çıkması durumunda oluşabilecek etkiyi sınırlandırabilir.
Galvanizli ve boyalı sac tarafındaki yatırımlarla ilgili neler söyleyebilirsiniz? Özellikle de düşük talep ve zorlu ekonomik koşullar düşünüldüğünde yeni kapasitelerin tam anlamıyla kullanılabileceğini söylemek mümkün mü? Ayrıca bu yeni kapasiteler için hammadde temininin nasıl yapılması planlanıyor?
Sektörde benim 23 yılım. İstisnasız her yıl “kapasite fazlası var ne olacak bu saclar” diye konuşulur. Ama bir şekilde yatırım da devam ediyor, firmalarda ürünlerini satacak bir yerler bulabiliyor. Şu an zorlu bir ekonomik dönemden geçildiği doğru. Ama özellikle 2026’da büyük ekonomik hareketlilik bekleniyor. O zaman göreceksiniz, bu kadar kapasite var, neden sac bulamıyoruz denecek. 20 yıldır bu hep böyle oldu. Ben böyle gördüm. Su yolunu buluyor bir şekilde.