1 Aralık Çarşamba günü İstanbul’da 300’ü konferans mekanında olmak üzere yaklaşık 900 katılımcıyla gerçekleşen 16. SteelOrbis Çelik Konferansı - “Çelik Piyasalarında Yeni Ufuklar”da konuşan Çolakoğlu Metalurji'nin Genel Müdürü Uğur Dalbeler global çelik sektöründeki son gelişmeleri değerlendirerek beklentilerini paylaştı. Pandemi global çelik sektörünü olumsuz etkilemeye başladığında Türkiye’nin ve sektörün zaten 2018 yılından beri finansal krizlerle boğuşmakta olduğunu belirten Uğur Dalbeler, AB ve ABD’nin aldığı önlemlerle durumun daha da zorlaştığını ifade etti. Dalbeler, ABD-AB arasında 232. Madde vergilerine yönelik Kasım ayında imzalanan anlaşmayı yorumlayarak, “Bugün baktığınızda bu anlaşmayla ABD’nin toplam çelik ithalatının %80’i 232. Madde vergisinden muaf oldu. O sözü edilen Amerikan güvenliğinin tek tehdidi 70 yıldır NATO müttefiki olan Türkiye’ymiş. Avrupa, gene en büyük tehdit olarak, 25 yılık ticari ortağı olan Türkiye’yi görmeye devam eti. Demek ki ne 70 yıllık müttefikliğin ne de 25 yıllık ticari ortaklığın önemi varmış. Çıkarlar söz konusu olduğunda kurallar değişiyormuş,” şeklinde konuştu. Serbest ticaretin faydalı olduğunu düşünen sektör oyuncularının yavaş yavaş bu düşünceden uzaklaşmaya başladığını söyleyen Dalbeler, “Bundan sonra asıl önemli olan konu kendi kendine yetebilmek ve dışarıya olan bağımlılığı minimuma indirebilmektir,” dedi. Dalbeler, ABD’li ve Avrupalı üreticilerin ithal çeliği “dampingli” veya “teşvikli” olarak tanımladıklarına ve bunun üzerinden bir algı oluşturduklarına, bunun sonunda Avrupa Komisyonu ile ABD Ticaret Bakanlığı’nın da kendi sanayilerini korumak için haksız kararlar aldıklarına dikkat çekti. Bu önlemlerin sonsuza kadar sürmeyeceğini bilen söz konusu çelik üreticilerinin şimdi ise ithal çeliği “kirli çelik” olarak adlandırdıklarını ve artık hangi üreticinin daha temiz ve yeşil üretim yaptığına odaklandıklarını belirtti. Bu durumu, “Yeni bir oyun alanı yaratıldı,” şeklinde yorumlayan Dalbeler, aynı ekipmanlar ve hammaddeler ile aynı ürünlerin üretildiğini ve dolayısıyla Türk çeliğinin “kirli” olarak yorumlanamayacağını ifade etti.
Konuşmasında, artan maliyetler konusuna değinen Dalbeler, enerjinin Türk çelik sektörü için dezavantaj niteliğinde olduğunu ve Avrupa’nın elektrik fiyatları yüksek olsa da yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde avantajlı olduğunu ifade etti. ABD’de ise gaz ve elektrik fiyatlarının dünya ortalamasının çok altında olduğuna dikkat çekti. Sonuç olarak, bu sebeplerden dolayı çelik sektörü yatırımları açısından en cazip bölgelerin bu pazarlar olduğunu söyledi.
Dalbeler, hurda ihracat yasaklarının söz konusu olduğu mevcut piyasa koşullarında Türk çelik sektörünün atması gereken en önemli adımın alternatif hammadde kaynaklarına ve alternatif hammaddelere yönelmek olduğunu belirtti. ABD ve Avrupa’daki birçok üreticinin elektrik ark ocağı yatırımlarını artırmaya başladığını söyleyen Dalbeler, “Önümüzdeki dönem kendi aralarında (AB ve ABD) emisyon düşürme baskısı hissedecekler ve bunu düşürmenin en pratik adımı, hurdadan üretim yatırımlarının artırılması. Ellerindeki hammadde avantajıyla da diğer ülkelerle kıyasla çok daha iyi durumdalar ve bunun sonuna kadar kullanacaklar. 2008’den bu yana yaptıkları hurda şirketleri satın alımlarıyla, piyasanın kontrolünün tamamen ABD’li çelik üreticilerinin elinde olduğunu söyleyebiliriz,” dedi.
Dalbeler, Çin’in ham çelik üretimindeki düşüş ve ihracat piyasalarındaki pozisyonu hakkında da katılımcılarla görüşlerini paylaştı. Önümüzdeki dönemde Çin’den çok agresif bir hareket beklemediğini söyleyen Dalbeler, ülkenin çok daha planlı hareket ettiğini ve çelik sektörünü yeniden yapılandırırken birleşmelerle mega şirketler yaratmak gibi farklı yollara gittiğini, bu yüzden üretiminde artış beklemediğini söyledi.
2021 yılının geride bırakılmasına sadece bir ay kalmışken, Türk çelik sektörünün bu yılı çok iyi geçirdiğini ifade eden Dalbeler, “2021 yılında bizim zamanımızda yaşanan en iyi yılı yaşadık. Büyümeye yönelik çabalar, aşılama sonrası normal hayata geçiş ve ertelenen talebin ortaya çıkmasıyla çelik fiyatlarında görmediğimiz seviyeleri gördük. 2022 yılına yönelik beklentilerimiz de talep yönünden benzer. Her ne kadar enflasyon konusunda tedirginlik olsa da büyümenin aynı şekilde olacağını düşünüyorum. ABD ve Çin’in açıkladığı yatırım programları da çelik talebine olumlu yansıyacaktır. Öte yandan, önümüzdeki yıl kârlılık açısından bu sene yarattığımızdan daha farklı bir düzeyde olacağız. Çünkü hammadde ve enerji maliyetleri üretim maliyetlerimizde ciddi artışlara sebep olacak,” şeklinde konuştu.
Dalbeler, Çolakoğlu’ndaki son gelişmelerden de bahsetti. Geçtiğimiz iki yılda paslanmaz çelik üretiminde ciddi bir ilerleme kat ettiklerini belirten Dalbeler orta vade planlarını, “Türkiye’de var olan hammaddeyi yine Türkiye’de yaratılan değerle sektörün hizmetine sunabilmek” olarak açıkladı. Ayrıca, otomotiv sektörü için yüksek mukavemetli, IF steel olarak adlandırılan çelik ürünler üreteceklerini, bu kapsamda testlerin yapıldığını ve artık ihtiyaca yönelik üretime başlayacaklarını söyledi.
