Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Türkiye çelik üretiminde görülen gelişmeleri ve bu gelişmelerin sonuçlarını SteelOrbis Prime dergisinin şubat sayısı için değerlendirdi.
"Çelik sektörümüz, son yıllarda dünya çelik üretiminde gösterdiği yüksek performans ile üst sıralarda yer aldı. Kriz etkilerinin en derinden hissedildiği 2009 yılında, pek çok büyük çelik üreticisi ülkede %30-40'lara varan üretim daralması yaşanırken, üretimindeki düşüş %5.6 seviyesinde kalan çelik sektörümüz, dünyanın en büyük 15 çelik üreticisi arasında, Çin'den sonra en yüksek performansı elde eden ülke oldu. 2010 yılında, ülkemiz, Çin, Hindistan ve Güney Kore ile birlikte, kriz öncesi ham çelik üretim seviyesini yakalayan 4 ülkeden birisi olma başarısını gösterdi. 2011 yılında ise, bu başarısını sürdürerek, üretimini en hızlı arttıran ülke oldu. Çelik sektörümüzün, global seviyede çelik üretiminde gösterdiği bu başarıda, özellikle 2007 yılından itibaren artış gösteren yassı ürüne yönelik yatırımların ve bazı üretici kuruluşların uzun ürün yanında, yassı ürün üretimi gerçekleştirmelerine imkân sağlayacak yatırımlar yapmış olmalarının sağladığı esnek üretim yapısı etkili oldu.
Son yıllarda yassı ürün üretimine yönelik olarak yapılan yatırımlar neticesinde, 2007 yılından bu yana slab üretimi, kriz etkilerinin hissedildiği 2009 yılı da dahil olmak üzere, kesintisiz bir şekilde artış gösterdi. Slab üretimi, 2010 yılındaki 7.3 milyon ton seviyesinden, 2011 yılında 9.7 milyon tona ulaştı. Mayıs ayında üretime başlayan MMK ile önümüzdeki aylarda yassı kapasitelerini devreye almaları beklenen İsdemir ve Habaş'taki yatırımlar da göz önünde bulundurulduğunda, slab üretiminin son 2 yılda olduğu gibi, önümüzdeki birkaç yıl boyunca da hızlı artışını sürdüreceği tahmin ediliyor. Slab üretiminde yaşanmakta olan artışın, büyük ölçüde yassı ürünlerden oluşan çelik ithalatımızı sınırlayıcı bir rol oynayacağı ve sektörün, Türkiye'nin ödemeler dengesi açığının kapatılmasına olan katkısını önemli ölçüde arttırmasına imkân sağlayacağı değerlendiriliyor.
Yassı ve yapısal çelik ürünlerine yönelik olarak gerçekleştirilen yeni yatırımlar ve oluşturulan yeni kapasiteler sayesinde, yurtiçi tüketimdeki ciddi artışa rağmen, bir taraftan Türkiye'nin çelik ürünleri ithalatı azalırken, diğer taraftan da ihracatta önemli iyileşmeler gözleniyor. 2011 yılının ilk 11 aylık döneminde, Türkiye'nin toplam çelik ürünleri ihracatı, miktar yönünden %5.8 oranında artış gösterirken, ithalatı % 3.4 oranında azalmış bulunuyor. Sözkonusu tabloda, yassı ürün ihracatının % 73 oranındaki artmış ve ithalatının %6.1 oranında azalmış olması, özellikle yassı ürün üretimindeki yüksek performansı yansıtıyor. Bu sayede, 2010 yılının 11 aylık döneminde % 130 olan Türkiye'nin çelik ürünleri ihracatının ithalatı karşılama oranın, bu yılın aynı döneminde %138 seviyesine ulaştığı görülüyor. Önümüzdeki yıllarda yassı ürünlerdeki üretim artışının, çelik ürünleri dış ticaret dengesine olumlu yansımalarının artarak devam etmesi bekleniyor.
Türkiye'nin yassı çelik üretimindeki artış, galvanizli yassı mamul dış ticaretimize de olumlu yansımış bulunuyor. 2010 yılının tamamında, 719.000 ton seviyesinde bulunan galvanizli yassı mamul ithalatı, 2011 yılının Ocak-Kasım döneminde 608.000 tona gerilerken, 2010 yılında 233.000 ton seviyesinde bulunan ihracatımızın ise, 2011 yılının Ocak-Kasım döneminde 261.000 tona ulaştığı gözleniyor. Bu sayede, değer açısından galvanizli saclarda ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2010 yılındaki %32'den, 2011 yılının Ocak-Kasım döneminde % 40 seviyesine yükselmiş bulunuyor. Yerel yassı çelik üretiminin artış eğiliminde olması, galvaniz sanayinin yerli sac kullanım oranlarının arttırılmasına ve üretilen yassı çeliklerin katma değeri daha yüksek bir formda ihraç edilmesine imkân sağlıyor.
Son yıllarda, çelik sektörümüzün, pek çok büyük çelik üreticisi ülkeye kıyasla daha yüksek bir performans göstermesinde, yeni kapasite kurulması ile kapasite genişletme çalışmalarının önemli bir etkisinin olduğu gözleniyor. Çelik sektörümüzde, yeni kapasite ve ürün yatırımlarının, önümüzdeki dönemde, yapısal, vasıflı ve paslanmaz çelikleri de kapsayacak şekilde, hızla devam etmesi bekleniyor. Sözkonusu yatırımlarla, Türkiye'nin çelik ergitme kapasitesinin, 2010 yılındaki 42.7 milyon ton seviyesinden, 2015 yılında 55 milyon ton; slab üretim kapasitesinin ise, 2010 yılındaki 13.4 milyon tondan, 20 milyon ton seviyesine ulaşacağı tahmin ediliyor.
Son zamanlarda, yassı ürün üretiminin hızlı bir şekilde artmasına paralel olarak bu ürünlerde de, süratle net ihracatçı pozisyonuna geçeceğimiz düşünülüyordu. Ancak yassı ürün kapasitesinin artmasıyla birlikte, özellikle sözkonusu kapasitelerin oluştuğu bölgelerde, yassı ürünü girdi olarak kullanan sanayi dallarının oluşmaya başladığı gözlendi. Dolayısıyla, yeni kapasitelerin sadece yassı ürünlerin ithalatının azaltılması, ihracatının arttırılması yönünde doğrudan katkı sağlamakla kalmayıp, ithal girdiye dayalı yatırımı riskli gördükleri için bekleyen yassı ürün tüketicisi sektörlerin yatırımlarının hızlandırılması yolu ile de, ülke ekonomisine katkı sağlaması bekleniyor. Bu durumun, daha önce 2013 olarak hedeflenen yassı ürünlerde net ihracatçı pozisyonuna geçişi bir miktar geciktirebileceği tahmin ediliyor. Her halükârda, yassı ürün konusundaki gelişmelerin, katma değer, ürün çeşitliliği ve ihracat açısından çok ciddi imkânlar sağladığını söylemek mümkün. Bu sayede, önümüzdeki yıllarda, Körfez ülkelerinde uzun ürün piyasasının daraldığı dönemlerde, çelik sektörümüzün yassı ürünlerde yeni ihracat fırsatları geliştireceği tahmin ediliyor. Bu ürünlerin daha etkili bir şekilde pazarlanabilmesi için, yalnızca Türkiye'de değil, komşu ülkelerde de servis merkezlerinin kurulması gerekiyor.
Yassı ürün üretimindeki son gelişmelerin, Türkiye'nin galvanizli sac üretimine, otomotiv sanayine daha fazla girdi verme yönünde ilâve imkânlar sağlaması bekleniyor. Bu yönüyle, Türkiye'nin artan üretim ve kapasitesinin, galvaniz sektörünü de destekleyeceği, galvanizli ürünlerde sağlanacak ithal ikamesi ve ihracat artışı sayesinde, çelik sektörümüzün önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu ürünlerde de net ihracatçı konumuna ulaşılabileceği değerlendiriliyor."