20 Ocak tarihinde Las Vegas'ta gerçekleştirilen yıllık SteelOrbis İnşaat Demiri ve Filmaşin konferansında sonlara doğru, Türk ihracatçılarını temsilen konuşan Türkiye Çelik İhracatçıları Birliği başkanı Namık Ekinci'nin Türkiye ve Meksika'dan ithal inşaat demiri soruşturmasına ilişkin görüşlerini katılımcılarla paylaşmasıyla tansiyon yükseldi. Ekinci'den önce söz alan iki konuşmacı ise ABD uzun çelik piyasası için iyimser bir tablo çizdi.
Betonarme Çeliği Enstitüsü (CRSI) CEO'su Bob Risser, konuşmasına inşaat demiri sektöründekilerin aslında beton işinde olduklarını söyleyerek başladı. Risser, katılımcıları "başlarına gelmesini beklemek yerine" piyasanın geleceğini şekillendirmeleri yönünde teşvik ederken, son kullanıcılara yönelik inşaat demirinde bazı standartlar belirlediklerini ve hedef piyasalar ile oyunun kurallarını değiştirecek fırsatlara odaklandıklarını söyledi. Sağlık, eğitim ve ofis binalarının gelecek için yüksek potansiyele sahip son kullanıcı sektörler olduklarını ifade eden Risser, her şeyin ötesinde, altyapının inşaat demiri piyasasında %25 paya sahip olduğu göz önüne alındığında, ABD'nin otoyol yapımına yönelik uzun vadeli ve iyi finanse edilmiş bir yasa tasarısına ihtiyacı olduğuna dikkat çekti. Risser ayrıca piyasada yeni ortaya çıkan bir teknolojiden de bahsetti: Betonarme bloklarda içi boş dairesel kesitli plastik malzeme kullanımı. Plastik malzeme kullanımıyla ağırlığın azalması sonucunda, yeni betonarme bloklar standart betonarme bloklardan daha geniş yüzeye sahip olabiliyor. Bu yeni malzemenin kullanımı henüz o kadar yaygın olmadığı için Risser inşaat demiri talebinin halen güçlü olduğunu ifade etti. CRSI, ABD'de inşaat demiri tüketiminin inşaat sektöründen gelen taleple birlikte bu yıl 8,2 milyon tona (7,44 milyon mt) çıkacağını öngörüyor.
Risser kadar iyimser olmayan Byer Steel CEO'su Burke Byer ise bağımsız çelik üreticilerinin çeşitli endişelerine değinirken yine de umutlu olduğunu belirtti. Byer, ABD yerel çelik tüketiminin geçtiğimiz iki yılda sadece %1 artarken, üretiminin %1 gerilediğini ve aradaki farkın da ithalat için bir fırsat olduğunu söyledi. Byer, ABD'nin tüketiminin %30'unu ithalat yoluyla karşıladığını ve küresel kapasite fazlası sorunu büyüdükçe, yabancı üreticiler ürettikleri çeliği bir şekilde elden çıkarma çabası içinde olacağı için ithal ve yerel fiyatlar arasındaki marjın da büyüyeceğini ifade etti. Byer, ABD'li çelik üreticilerinin kapasite artırımı yoluyla yerli üretim çelik tüketiminin artmasına katkı sağlayabileceğini, ancak kapasite kullanım oranının ekonomik kriz bittiğinden beri %70'lerde kaldığını kaydetti. ABD'nin halen çelik üretimi yapan diğer ülkelere göre avantajlı olduğunu hatırlatan Byer, hammaddeye erişim, birinci sınıf teknoloji, artan enerji verimliliği ve yüksek üretkenlik gibi avantajların ABD'li çelik üreticilerini ileriye taşıyacağını sözlerine ekledi.
Son olarak söz alan Namık Ekinci, Türk çelik üreticilerinin serbest ve adil bir küresel çelik piyasası arzu ettiklerini söylerken, ABD'li inşaat demiri üreticilerine zarar vermedikleri kanısında olduklarını vurguladı. Hatta Ekinci ABD'nin Türkiye'nin başlıca ihracat pazarı olmadığını, dünyanın en yüksek binası olan Dubai'deki Burç Halife'de kullanılan bütün inşaat demirinin Türkiye'de üretildiği düşünüldüğünde Türkiye'nin en büyük ihracat pazarının Orta Doğu olduğunu ifade etti. ABD'nin fazla "korumacı" olduğunu söyleyen Ekinci, Türk çelik üreticilerinin devlet teşviki almadıklarını ve ABD'nin Byer'ın saydığı gibi birçok avantaja sahip olması nedeniyle Türkiye'den yapılan inşaat demiri ithalatının ABD piyasasına zarar vermesinin mümkün olmadığını dile getirdi. Ekinci, ABD'nin ihtiyacı olan tüm hurdaya sahip olduğunu ancak Türkiye'nin her yıl yaptığı 32,5 milyon mt'luk hurda tüketiminin çoğunu ithal etmek zorunda kaldığının altını çizdi. Ekinci, antidamping vergisi ve telafi edici vergi soruşturmalarının iptal edilmesini umduğunu, bu tarz soruşturmaların küresel piyasaya yarardan çok zararı olduğunu belirtti. Ancak bu açıklamalar katılımcılara yeterli gelmemiş olacak ki, bir katılımcının Türkiye'nin ABD'den aldığı hurdayı daha ucuz inşaat demiri olarak geri göndermesinin nasıl mümkün olduğu sorusuna yanıt olarak, Ekinci ABD'de kar marjlarının yüksek olduğunu, Türk üreticilerin ise daha küçük marjlarla yetindiğini ifade etti. Byer da tartışmaya katılarak, doğrudan teşvik olmasa bile Türk üreticilerinin zararına satış yapması sonucu bu zararın devlet tarafından telafi edilip edilmediği sorusunu yöneltti. Ekinci ise böyle bir şeyin mümkün olmadığını, Türkiye ve AB arsındaki anlaşma şartlarına göre, Türkiye piyasasında teşvikin yasal olmadığını belirtti. Diğer bir katılımcının Türk üreticilerin çelik ihracatı yaptıklarında %18 KDV iadesi almalarını sağlayan vergi rejimini hatırlatmasıyla, Ekinci bunun bir teşvik olarak değerlendirilemeyeceğini, bu vergi iadesi de olmasa ABD'ye çelik ihracatının iyice zorlaşacağını söyledi.