Borusan Mannesmann Genel Müdürü Zafer Atabey ile Corona virüsü salgınının dünyada ve Türkiye'de neleri değiştirdiğini konuştuk.
Aslında iç piyasada daralma ve dış pazarlardaki korumacı önlemler nedeni ile zor geçen 2019’un ardından çelik sektörü 2020’de daha canlı bir piyasa ve büyüme bekliyordu. Ama salgın tabloyu önemli ölçüde değiştirdi.
Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını önde gelen gelişmiş ülkelerde üretimi büyük ölçeklerde azalttı, dünyada mal ve ürün hareketini yavaşlattı ve insanlar evlerinde izolasyona çekilmek zorunda kaldı. Bu durum ekonominin bütün sektörlerini olumsuz etkiliyor.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 14 Nisan’da yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm” adlı raporda Covid-19 salgınının Büyük Buhran sonrası en yüksek küçülmeye neden olacağı tahmini yapıldı. Salgının etkisiyle dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3 daralacağı öngörüldü. Bu yıl Türkiye için de yüzde 5 ekonomik daralma, yüzde 12 enflasyon ve yüzde 17,2 işsizlik beklentileri ifade ediliyor raporda.
Bu tablo doğal olarak çelik boru sektörünü de olumsuz etkiliyor. Bizim için çok önemli olan enerji, otomotiv, beyaz eşya, inşaat gibi sektörlerde Avrupa’da ve dünyada ciddi bir küçülme yaşanacak. Çelik sektörünün geneline baktığımızda bu durumun sonuçlarının ilk çeyrekte ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) verilerine göre, Türkiye’nin çelik ihracatı yılın ilk çeyreğinde miktar bazında yüzde 10, değer bazında da yüzde 15,1 geriledi. Çelik ihracatı ilk çeyrekte 5,1 milyon ton, değer bazında ise 3,1 milyar dolar oldu. Bu tabloda daha çok Avrupa ve Amerika’daki korumacı vergi politikalarının etkisini gördüğümüzü düşünüyorum ancak tabii ki özellikle Şubat ayından itibaren salgının da artçı bir etki yarattığını söyleyebiliriz.
Bu süreçte sektör için en büyük sıkıntı salgının zaten korumacı vergi politikaları sebebiyle ticaretin zorlandığı bir dönemin üstüne gelmesi oldu. Hızla düşen sac fiyatları da piyasadaki belirsizliği artırdı. Çelik boru üreticileri olarak birçok ana sektöre girdi sağlıyoruz. Örneğin Türkiye’de otomotiv sektörü bir süre duruş yaptı ve bu durum bazı siparişlerimizin iptal edilmesine yol açtı. Diğer yandan su ve doğal gaz boruları gibi standart borularda bazı ihracat pazarlarında rakiplerimiz süreçten çok daha fazla etkilediği için yeni müşteriler kazanma şansımız da oldu. Kısaca Covid-19 genel anlamda sektörü çok daha zor bir sürece sürüklese de müşteri ile teması ilk andan itibaren kesmemek, tüm süreçlerimizle ilgili onlarla iletişim halinde olmak bize kazandırmaya devam etti. Ekonominin çarklarının dönmeye devam etmesi hepimiz için kritik, tedarikçiler de müşteriler de bunun farkında ve bir an önce yeni normale geçmek için tüm paydaşlarda yoğun bir çaba var. Dolayısıyla yılın ilk yarısında salgının etkilerini ağır olarak hissedecek olsak da ben ikinci yarısına daha optimist bakıyorum. Ancak tabi ki bu konuda bir tahminde bulunmak için henüz erken.
Aslında iç piyasada daralma ve dış pazarlardaki korumacı önlemler nedeni ile zor geçen 2019’un ardından çelik sektörü 2020’de daha canlı bir piyasa ve büyüme bekliyordu. Ama salgın tabloyu önemli ölçüde değiştirdi.
Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını önde gelen gelişmiş ülkelerde üretimi büyük ölçeklerde azalttı, dünyada mal ve ürün hareketini yavaşlattı ve insanlar evlerinde izolasyona çekilmek zorunda kaldı. Bu durum ekonominin bütün sektörlerini olumsuz etkiliyor.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 14 Nisan’da yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm” adlı raporda Covid-19 salgınının Büyük Buhran sonrası en yüksek küçülmeye neden olacağı tahmini yapıldı. Salgının etkisiyle dünya ekonomisinin bu yıl yüzde 3 daralacağı öngörüldü. Bu yıl Türkiye için de yüzde 5 ekonomik daralma, yüzde 12 enflasyon ve yüzde 17,2 işsizlik beklentileri ifade ediliyor raporda.
Bu tablo doğal olarak çelik boru sektörünü de olumsuz etkiliyor. Bizim için çok önemli olan enerji, otomotiv, beyaz eşya, inşaat gibi sektörlerde Avrupa’da ve dünyada ciddi bir küçülme yaşanacak. Çelik sektörünün geneline baktığımızda bu durumun sonuçlarının ilk çeyrekte ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) verilerine göre, Türkiye’nin çelik ihracatı yılın ilk çeyreğinde miktar bazında yüzde 10, değer bazında da yüzde 15,1 geriledi. Çelik ihracatı ilk çeyrekte 5,1 milyon ton, değer bazında ise 3,1 milyar dolar oldu. Bu tabloda daha çok Avrupa ve Amerika’daki korumacı vergi politikalarının etkisini gördüğümüzü düşünüyorum ancak tabii ki özellikle Şubat ayından itibaren salgının da artçı bir etki yarattığını söyleyebiliriz.
Bu süreçte sektör için en büyük sıkıntı salgının zaten korumacı vergi politikaları sebebiyle ticaretin zorlandığı bir dönemin üstüne gelmesi oldu. Hızla düşen sac fiyatları da piyasadaki belirsizliği artırdı. Çelik boru üreticileri olarak birçok ana sektöre girdi sağlıyoruz. Örneğin Türkiye’de otomotiv sektörü bir süre duruş yaptı ve bu durum bazı siparişlerimizin iptal edilmesine yol açtı. Diğer yandan su ve doğal gaz boruları gibi standart borularda bazı ihracat pazarlarında rakiplerimiz süreçten çok daha fazla etkilediği için yeni müşteriler kazanma şansımız da oldu. Kısaca Covid-19 genel anlamda sektörü çok daha zor bir sürece sürüklese de müşteri ile teması ilk andan itibaren kesmemek, tüm süreçlerimizle ilgili onlarla iletişim halinde olmak bize kazandırmaya devam etti. Ekonominin çarklarının dönmeye devam etmesi hepimiz için kritik, tedarikçiler de müşteriler de bunun farkında ve bir an önce yeni normale geçmek için tüm paydaşlarda yoğun bir çaba var. Dolayısıyla yılın ilk yarısında salgının etkilerini ağır olarak hissedecek olsak da ben ikinci yarısına daha optimist bakıyorum. Ancak tabi ki bu konuda bir tahminde bulunmak için henüz erken.