Bu yıl Covid-19 salgını nedeniyle 1-3 Aralık tarihleri arasında sanal olarak gerçekleşmekte olan 15. SteelOrbis Çelik Konferansı - "Çelik Piyasalarında Yeni Ufuklar" 60 ülkeden 1000’in üzerinde katılımcıyla başladı. Konferansta konuşan Türkiye Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, 2020 yılının 2008’in ardından yine ciddi dalgalanmalar görülen bir yıl olduğunu hatırlatarak, bazı ekonomilerde Mart, bazılarında Nisan ayında başlayarak daralmalar görüldüğünü söyledi. Türkiye’nin ise bu açıdan farklılık gösterdiğini ve ilk çeyrekteki olumlu performansın ardından, Nisan ve Mayıs aylarındaki olumsuz görünümün ekonomik tedbirlerin etkisiyle Haziran’dan itibaren iyileşme gösterdiğini belirten Yayan, bu durumunda üçüncü çeyrekte GSYİH’ye %6,7’lik bir büyüme olarak yansıdığını ifade etti.
Dünya çelik üretiminin ilk 10 ayda yıllık %2’lik düşüşle negatif bir seyir izlediğine işaret eden Veysel Yayan, bu sene Çin’deki üretimle dengelenen küresel ham çelik üretiminin yılsonunda önceki yıla yakın seviyelerde kaydedileceğini düşündüğünü söyledi. TÇÜD Genel Sekreteri, “Önümüzdeki yıl ise Batı ülkelerinde ham çelik tüketimi iyileşirken Çin’in tüketiminde yavaşlama olabileceği yönünde öngörüler var. Bu yıl Çin dengelerken, önümüzdeki yıl da Çin’deki duraklamayı dünyanın batı kısmının dengelediği bir yapı içinde üretim ve tüketimin artacağı bir tablo içinde olacağız,” dedi.
Türkiye’nin ham çelik üretiminde 2020 yılının ilk 10 ayında %4,2 büyüme görülürken, 2017 yılında kaydedilen 37 milyon mt’un oldukça gerisinde kaldığı gözlendi. Türkiye ham çelik üretiminin yılsonu itibarıyla 35 milyon mt seviyesinde yer alması bekleniyor. Ayrıca, ilk 10 ayda %70,5 seviyesinde yer alan kapasite kullanım oranı da %75’e kadar çıkabilir. Yayan, dünya ham çelik üretimi sıralamasında Vietnam’ın yerine dikkat çekerek, ilk 10 ayda kaydedilen %28,8 artışın yeni devreye giren kapasitelerden kaynaklanmış olabileceğini, bu sayede önümüzdeki yıllarda Vietnam’ın sıralamada Türkiye ve Almanya’nın önüne geçebileceğini ifade etti. Öte yandan, Yayan, 2019 yılında dünya çelik sektöründe kapasite kullanım oranının %79,1 ile efektif bir seviyede yer aldığını, %80’lerin üzerindeki kullanım oranlarının realiteyi yansıtmadığını söylerken, yine de önümüzdeki yıllarda bu oranın daha yüksek seviyelere çıkabileceğini sözlerine ekledi.
Türkiye’nin nihai çelik tüketiminde ilk 10 ayda kaydedilen %16,2’lik artışın ham çeliğe oranla daha iyi seviyelerde olduğunu söyleyen TÇÜD Genel Sekreteri, yine aynı dönemde 30 milyon mt olarak kaydedilen nihai mamul üretiminde ithalattaki artışın da katkısı olduğunu, üretimin yılsonu itibarıyla 36 milyon mt’u geçebileceğini dile getirdi. Uzun ürün tüketiminin bu defa yassı üretiminin gerisinde kaldığına dikkat çeken Yayan, bunun da sanayi sektöründe görülen gelişmeye bağlı olduğunu belirtti. Geçmiş yıllarda tüketimin %70-%30 şeklinde uzun ürünler lehine olduğunu ifade ederek, bu payların tersine dönebileceğini söyleyen Yayan, yine de Türkiye’nin deprem bölgesinde olduğunu ve 3,7 milyon adet konut yenileme ihtiyacı bulunduğunu da hatırlattı.
Türkiye’nin çelik ithalatıyla ilgili de bilgi veren TÇÜD Genel Sekreteri, çelik tüketiminin içinde %50’lere varan paya sahip ithalatın “olağanüstü rahatsız edici” olduğunu söyleyerek, dünyanın en büyük sekizinci çelik üreticisi olan Türkiye’nin ithal girdi payının %43, bu oranın yassıda %48,5 ile daha yüksek olduğuna dikkat çekti.
ABD’deki yönetim değişimiyle korumacılık önlemlerinin de değişebileceği konusunda yorumlarını paylaşan Yayan, ABD ve Türkiye arasındaki ticaretin 100 milyar $’a çıkarılması hedefinin canlı tutulabilmesi için bunun gerekli olduğunu vurgularken, ABD’nin uyguladığı önlemlerde değişime gitmesinin AB’nin getirdiği koruma tedbirleri için gerekçe gösterdiği durumun ortadan kalkması anlamına geleceğini söyledi. Yayan, geçtiğimiz yıl %127 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının %109’a düştüğünü belirtti.
TÇÜD Genel Sekreteri, “Otomotivde yurt içi talep oldukça canlı, beyaz eşya üretiminde artış var, yurt içi çelik tüketiminin önümüzdeki aylarda devam edeceğini, 2021 yılında aşının bulunmasının tesiriyle AB’de ekonomik şartların iyileşeceği ve korumacı şartların yumuşayacağı daha dengeli bir yapı olacağını değerlendiriyoruz” dedi. Çin, Japonya, Güney Kore ve Endonezya’nın taraf olduğu “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması”nın (RCEP) Türkiye için hem fırsat hem de sınırlayıcı bir faktör olabileceğini belirten Yayan, söz konusu serbest ticaret anlaşmasına Hindistan da dahil olursa, AB’de olduğu gibi korumacı önlemler uygulandığında tümüyle piyasayı kapatıcı bir etki yaratıp yaratmayacağının önümüzdeki dönemde belli olacağını ifade etti.